+538
Bir gün Meryem'in oğlu İsa hızla dağa kaçıyordu. Sanki bir aslan onu parçalamak için kovalıyordu. Birisi İsa'ya sordu: - Seni kim kovalıyor da sen kuş misali uçarcasına kaçıyorsun? Seni ne aslan ne de bir düşman takip ediyor. Öyle ise bu kaçış kimden? - Cahillerden (ahmaklardan) kaçıyorum. Lütfen bana engel olma. Körlere ve sağırlara şifa veren İsa sen değil misin? Sihirlerden koruyan, çamurdan olan kuşa can veren İsa da sen değil misin? - Evet o benim. Kayadan oluşan dağa üfledim çatladı, parçalandı ve dağıldı. Ölüye üfledim, canlandı. Bir şeyler var ettim ama ahmağın gönlüne sevgiyle üflediğim halde netice alamadım. Sert kaya oldu veya kum oldu da hiçbir tohum bitmedi. Şeklinde açıkladı. Adam tatmin olmayıp: - Peki Allah'ın adı her şeyi etkiliyordu ahmaklığı neden etkilemiyor? - Ahmaklık Allah'ın kahrıdır, ani körlük, sağırlık gibi bir hastalık değildir. İnsan bu tür hastalıklara acır ama ahmaklık insanı yaralar, zira o Allah'ın programladığı vasıftır. Çaresi yok diye açıkladı.
Sanıklar en fazla gerçeği gizlemelerinin her şeyin anlaşılacağı tehlikesinin ve bir yalanı sayısız saldırı karşısında savunmak zorunda olmalarının üzerinde yarattığı o dehşetli baskının eziyetini çekerler. suçun da kanıtında belki kararın bile çoktan hakimin elinin altında hazır olduğu davaları izlemek korkunçtur; eksik olan sadece itiraftır o da sanığın içinde saklıdır ve ne kadar çekiştirse zorlasa da bir türlü dışa vurulamaz. itirafı direnen etinin içinden bir kancayla yırtıp çıkarmak gerektiği için sanığın kıvranıp durmasını izlemek tüyler ürperticidir. bazen yukarıda gırtlağına yakın bir yerdedir içeriden dayanılmaz bir güçle yukarı doğru itilir sanık boğulacak gibi olur neredeyse itiraf edecektir o anda yine o karşı konulmaz uğursuz güce yenilir o anlaşılması güç inat ve korkunun esiri olur. itirafı gerisin geriye yutuverirler ve kavga yeniden başlar bazen hakim böylesi durumlarda sanıktan çok daha fazla azap duyar oysa sanık aslında yardımcısı olan hakimi her zaman bir düşman olarak görür ve benim müvekkilimi itiraf etmemesi için avukatı olarak uyarmam yalanlarını desteklemem ve pekiştirmem gerekir değil mi? Ama içimde çoğunlukla bu cesareti bulamam çünkü itiraf etmemek itiraf edip de ceza almaktan daha büyük bir azap onlar için. aslına bakarsan hala anlayamadığım şey insanın tehlikesini bilerek bir suçu işledikten sonra itiraf etme cesaretini bulamayışıdır. itirafı engelleyen bu basit korkuyu her türlü suçtan daha zavallıca buluyorum.
Sayfa 46 - Türkiye iş Bankası kültür yayınları
Reklam
kahve dükkânına girdiğimde seni gördüm. ilk seferki gibi tepki vermedi bedenim. kalbimin beni terk etmesini bekledim. donup kalmasını bacaklarımın. belki de karşında ağlayıp yere kapaklanmayı ama hiçbiri olmadı, gözlerimiz kesiştiğinde hiçbir bağ ya da hareketlilik oluşmadı içimde. sıradan bir adamdın benim için sıradan kıyafetlerin ve kahvenle, içime işleyen hiçbir şey yoktu sende, yine de kendime haksızlık etmeyeyim. vücudum kendini temizlemiş olmalı senden uzun zaman önce. başına gelen en güzel şeyi kaybetmiş gibi davranmamdan bıkmış olmalı, ben acınacak halde kıvranırken güvensizliklerimi büküp atmış belli ki, o gün makyaj yoktu yüzümde, saçlarım darmadağınık. kardeşimin eski tişörtü ve pijamam vardı üzerimde. yine de ışıl ışıl bir kadın gibi hissettim. bir deniz kızıydım. eve dönerken arabamda biraz dans ettim. orada ayı dükkânın çatısı altındaydık ama yine de milyonlarca ışık yılı uzaktaydım sana.
Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman, Bana: Yaşa der gibi gülen senin yüzündü. Dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman Bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı. Yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman Sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi. Sen aklıma gelince herşeyler gülümserdi. Ağaçlar şarkı söyler, rüzgâr tatlı eserdi. Ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi: Garip başımın derdi bir yürek taşıyorum. Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı: İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum. Görünce gülme sakın çırpınıp aktığımı: Ilık ve aydınlık bir denize koşuyorum. Sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de, Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.
Sayfa 62 - Yapı Kredi Yayınları - Öyle Günler Gördüm Ki...Kitabı okuyor
"Yamak, aşçı olmak ister. Aşçı, aşçıbaşı olmak, şakirt de kâtip olmak, kâtip ise paşa olmak ister. Paşaların istediği de vezir olmaktır. Kısacası herkesin istediği, bir şey olmak, olabilmek! Sizler de güyā pişmek ve olmak istiyorsunuz. Aslında kendinizden başkasını kurtarmak peşinde değilsiniz. Sadece kendi ruhunuzu temizleyecek kadar da bencilsiniz. Yazıklar olsun size! Ruhuuzu kirletmemek için, taşın altına elinizi sokamayacak kadar da korkaksınız. Kinin ve nefretin ne olduğunu siz nereden bileceksiniz! Bu dergâhta kötülüklerden uzak yaşıyorsunuz. Padişah tarafından korunup kollanıyorsunuz. Üstüne üstlük bir de saygı görüyorsunuz. Hal böyleyken sizlere kim kötülük yapmaya cesaret edebilir ki! En önemlisi, sizin hiçbir yaranız yok! Ya benim yaralarım? İşte!"
Benim yaşamam mı ne, belki de şu: Kesin bir şiirde kendi gibi olmak
Sayfa 14 - Yapı Kredi Yayınları, “O Elindekini” şiiri.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.