Nobel ödüllü ve Kolombiyalı bir yazarımız. Bu aralar aşkı daha çok düşünmek istiyordum. Kulübümüzde de büyülü gerçekçiliği konuşuyorduk bu haftalarda. Kütüphanemde bu ikisini de içeren bir kitap ararken bu kitap karşıma çıktı. Birkaç kez okumuştum ama ilk günki heyecanımı neyse ki kaybetmemişim.
Bundan sonrası spoiler içerebilir.
90 yaşında ve aşkı hiç tatmamış bir adamın hikayesi bu. Aşkla nasıl tanıştığı ve aşk hayatında neleri değiştirdiğini anlatıyor. Özellikle aşkla tanıştıktan sonra kendini aynanın karşısında sorgulaması ve kendiyle ilgili birtakım gerçeklerle ulaşması beni etkiledi. Mesela çok dakik olduğunu ama buna insanların vaktini umursamadığı anlaşılmasın diye dikkat etmesi. Aşkla kendini keşfetti bir nevi. Aynı zamanda kendini değiştirdi de aşkla. 90 yaşına gelmiş bir adam senelerin alışkanlıklarını değiştirdi.
Önceden bir sürü kadınla parasıyla birlikte olduktan sonra 90 yaşında bir genelev patroniçesinden bakire bir kız istiyor. Orospulardan evlenmeye vakit bulamadım diyen adam, o kızla tanıştıktan sonra birlikte olmayı insanın aşkı bulamadığında elinde kalan bir teselli olarak görüyor. Kıza karşı olan aşkını bu kadar yoğun yaşıyor. Kıskançlık krizlerine giriyor, bir sürü çikolatalar, çiçekler getiriyor kız için. Kıza Delgadina diyor ama aslında kızın adı bu değil. Genelevin sahibesi kızın adını söylemek istediğinde ise duymak istiyor. Beni bu kısım çok etkiledi çünkü bazı şeyleri bilmemek veya gizemli bırakmanın, gerçekte olanlardan bizi daha çok etkilediğini düşünüyorum.