Her şey dedemin adres defterini bulmamla başladı. Çocukluğumdan tanıdığım o isim ve ardında Almanyanın bir köyüne ait olan telefon numarası yazılıydı. Neşet Ertaşın bundan seneler öncesinde hakkın rahmetine kavuşmuş olduğunu bilsemde, telefonumu alıp o numarayı aradım. Yanıt yoktu.
Ne umduğumu bilmiyordum, Neşet Babanın bana seslenmesini mi? Bir daha da denemedim, “garip yolcunun” Sevgiliye kavuştuğunu tüm hücrelerimle anlamıştım o an.
Neşet Ustanın benim hayatımda küçüklükten beri çok başka bir yeri vardır. Kendisi Dedemin en sevdiği müzisyen, Dedemle arkadaş olan, annem ve babamın düğününde türküleri ile oradaki insanları neşelendirirken hüzne düşüren, düşürdükçe insanların Rahmeti bol olandan gelip, ona giden bir yolculukta olduğunu hatırlatan, Neşeti o. Dedemin küçüklüğümde beni yanına alarak türkülerini “çığırdı” ve küçükken Neşet Babayı Dedem sandığım, benim için halkla bu kadar iç içe bu kadar halktan biri olduğunun ispatıydı, namı değer “Son Aşık”.
Roman şeklinde yazılmış bir hayat hikayesi diyecektim, ama bu zaten bir roman gibi geçen bir hayatın hikayesiydi.
Kitapta sadece Neşet Ertaşa değil, Abdallık, Hacı Bektaş-ı Veli, Türküleri ile Rahmana olan aşkının hikayesi ve daha fazlası anlatılmaktadır.
Namını anlatmaya ne kelimelerim yeter, nede buna bir gereklilik var. Kırşehirden tüm dünyaya yayılan Aşkın sesiydi o. Bu kitapta bunu çok güzel, kısa parçalara ayırarak dile getiren ve Neşet Ustaya layık olan bir eser olmuş.
Rabbim bu, insanı mal mülk için değilde, yaradandan ötürü, insanı insan olduğu için seven insanı Cenneti ile mükâfatlandırsın İnşallah.