Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.26
İnci
İnci
@benimmm_kitap_dunyam
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
494 reader point
Joined on June 2018
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Okuyan Öğretmenler grubumuzun seçtiği kitaplardan biri olan Uzak Tepeler isimli kitap #okudumbitti. Kazuo İshiguro'nun ilk romanı olan aynı zamanda da 2017 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmış olan eser, bize Japon bir kadının gözünden savaş yıllarını, Japon kültürü içindeki kadının yerini canlı betimlemeler ile anlatıyor. Kitapta yoğun kafa karışıklığı yaşadığımı ifade etmeliyim. Ancak en sonunda karakterlerin hikayeleri ile ilgili okuduğum bir inceleme yazısından sonra soru işaretlerinin gittiğini söyleyebilirim. Okurken çok keyifli ama "ama"larla dolu bir roman. Özellikle (burası spoiler) kedilerin boğulma sahnesi çok yaralayıcıydı. Ancak verilen hiçbir şey sebepsiz değildi ve bu anlatılan olaylar karakterleri ve olayları anlamamız için bir ipucuydu. Uzak Doğu Edebiyatı veya Nobel Edebiyat Ödüllü kitapları okumayı seviyorsanız bu kitabı tavsiye edebilirim. Herkese keyifli okumalar diliyorum.
Öğretmen okuma grubumuzun sıradaki kitabıydı Gömülü Şamdan. Stefan Zweig okumayı çok sevdiğim için hiç zorlanmadım okurken. Yazar bu kitabında Yahudilerin Yedi Kollu Şamdan'ını (Menora) konu edinmiş. Konu olarak yorumlamayacağım güncel olaylardan dolayı. Üslup olarak yorumlayacağım. Yazarın böyle geniş kapsamlı ve efsanelere müsait bir konuyu kısa roman tarzında yazmasını takdir ettim. Yoğun konuları az sözcükle ve ilgi çekici biçimde anlatmak çok zordur. Tabi bunda çevirmenin de payı var. Sade, açık ve anlaşılır bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Yazarı seviyorsanız okumayı tercih edebilirsiniz.
“İnsan bitiyordu topraktan, gelecek yüzyılda ürün vermek üzere yavaş yavaş filizlenen, pek yakında yerküreyi sarsarak baş verecek olan, öç almak için yanıp tutuşan, kapkara bir insan ordusu boy atıyordu.” cümleleri ile son buluyor Germinal romanı. “Germinal” sözcüğü Latince'de “tohum, tomurcuk, filiz” anlamına gelen Germen sözcüğünden türemiş Fransızca bir sözcüktür*. Kitabın son cümlelerinde de ekilen tohumların insan olduğunu anlıyoruz. Bereketli Topraklar Üzerinde romanından sonra okuduğum için içimde birtakım coşkulu hisler uyandırmış olabilir. İkisi de hayat mücadelesinden beslenen, trajik hikaye ve karakterler ile dolu, oldukça akıcı kitaplardı. Yine ikisi de bana Gazap Üzümleri kitabını hatırlattı. Emile Zola, Natüralizm akımının öncüsü olarak geçiyor literatürde. Kabaca özetlemek gerekirse, gerçeğin en çıplak hali ile ele alınmasıdır Natüralizm. En çirkin, en kaba, en güzel, en iyi, en kötü… kısacası hayatı her yönüyle ele almak demek. Nitekim okuduğum bu kitapta da bahsettiğim tüm kavramlar olay ve karakterler apaçık biçimde verilmiş. Ekmek mücadelesi, açlığa rağmen hakkını savunma ve direniş canlı bir biçimde işlenmiş. Çok etkileyici buldum kitabı. Özellikle son kısımları sayfaları çevirmeye yetişemedim desem abartmamış olurum. 550 sayfa olması gözünüzü korkutmasın, direniş temalı kitaplar seviyorsanız bu kitabı gönül rahatlığıyla önerebilirim. Bu vesileyle kitabı okuma sebebim olan ŞEAL Velileri’ne de teşekkürü bir borç bilirim. Herkese keyifli okumalar. (*Tanım Wikipedia’dan alındı.)
Reader Follow Recommendations
Bu sefer #sonundabitti etiketiyle paylaşacağım Son zamanlarda hissettiğim RS etkisiyle nihayet bitirebildiğim Kiraz Çiçekleri kitabı bana biraz kopuk geldi. 1968'de Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış bu kitap sanırım benim için doğru zamanda değildi. Kurgu olarak çok başarılı bulamasam da ( Nobel ödülü almış kitabı yorumluyorum yalnız ) Japonya'yı ve geleneklerini tanıtması bakımından güzeldi. Koskaca kitabı güzeldi / değildi şeklinde basite indirgeyerek anlatmak da istemiyorum açıkçası. İyisi mi siz fotoğrafa bakın sadece Japon Edebiyatına ilginiz varsa okuyabilirsiniz tabi ki.
ŞEAL Velileri Okuyor Projesinin bu ayki kitabıydı Bereketli Topraklar Üzerinde. Orhan Kemal'in Çukurova merkezli kitaplarından biri ayrıca. Roman, köyden para kazanmak için çıkan üç arkadaşın hikayesini anlatıyor. Pamuk tarlalarından, inşaatlara, buğday tarlalarından dehşetli olaylara epey sürükleyici bir hikaye. Orhan Kemal'in sade üslubunu ve realist bakış açısını da eklemek gerek tabi ki. Sadece yer yer argo ifade ve müstehcen olaylara yer verilmesi beni biraz rahatsız etti. Bundan dolayı çok erkeksi bir bakış açısıyla yazıldığını söyleyebilirim. Orhan Kemal ile tanışma kitabı olarak önermem ama yazarı seviyorsanız tavsiye edebilirim. Bakalım velilerim kitap hakkında neler söyleyecek? Çok merak ediyorum. Herkese keyifli okumalar.
Toplumdan dışlanmış iki insan, biri kasiyer olmak için diğeri de her türlü düzene isyan etmek için doğmuş. Konu olarak bakıldığında daha çok absürt komediyi andırsa da yerinde tespitler yapılmış. Yazarın aynı zamanda kasiyerlik yaptığını öğrendim. Bu da betimlemelerin ne kadar güçlü olduğunun sebebini anlatıyor. Japon toplumu ile bizim toplumumuz açısından benzerliklerin olduğunu söyleyebilirim. Edebi olarak değil ama kurgu ve düşünce bakımından epey beğendim. Farklı bir şeyler okumak istiyorsanız tavsiyemdir.
Veda kitabı ile bugün vedalaştık. Bitmemesi için ne kadar uğraşsam da ne yazık ki kaçınılmaz son mutlaktı. Ben de ilk başta ters köşe etkisi yaratan hikaye sonralarda yerini merak duygusuna bıraktı. 22. yy a dair öngörüler ve insan neslinin yerini hümanoidlerin alması benim hayal dünyamı da aştı. Bir kere daha hayal gücümün ne kadar zayıf olduğunu anladım. Edebi olarak değil ama kurgu olarak etkileyiciydi. Arka kapakta yazdığı gibi bilim kurgu ve ütopyaya selam veren bir kitap arıyorsanız tavsiye ederim.
Okuyan Öğretmenler'in bu ayki kitabıydı Zamanı Durdurmanın Yolları. Daha önce Gece Yarısı Kütüphanesi ile tanıdığım yazarın okuduğum ikinci kitabı. Kitapta yaşlanmama hastalığından muzdarip Tom'un hikayesi anlatılmış. Görünürdeki kurgu bu şekilde. Ancak hikayenin derinine ve alt metne inersek aslında farklı mesajların olduğunu görürüz. Okurken çok keyif aldım ve yarıda bırakıp tekrar döndüğümde kaldığım yeri hatırlamam kolay oldu. Eğer yazarın Gece Yarısı Kütüphanesi kitabını okuyup beğendiyseniz buna da bu şans vermelisiniz. Herkese keyifli hafta sonları diliyorum.
Bir kitap hem çok eğlenceli hem de bu kadar gerçekçi olabilir mi diye diye bitirdim. Yazarla tanışma vesilem oldu bu kitap. Sevgili dostum Elif'e çok teşekkür ederim. Yazar Osman karakteri ile ayrıldıktan sonraki duydu değişimlerini çok başarılı bir biçimde aktarmış. Zaman zaman edebilikte kalemini konuşturan anlatıcı gündemdeki konulardan da geri kalmamayı başarmış. Hikayeler içindeki bahsedilen kitap ve filmler de izlenecek/okunacak listeme eklendi bile. O kadar çok altı çizili satır vardı ki hepsini buraya girsem kitabı kopyalamış olacaktım. Siz en iyisi kendiniz bir okuyun. Pişman olmayacaksınız.
Sevgili velilerinin tercihi olan Halime Kaptan kitabını #okudumbitti. Hababam Sınıfı film serisi ile tanıdığımız Rıfat Ilgaz 'ın kaleme aldığı destansı bir kahramanlık hikayesiydi anlatılan. Halime Kaptan'ın etrafındakilerin "kadın kısmı ne anlar denizden, kaptanlıktan" söylemini onlara yedirircesine Kurtuluş Savaşı'nda gösterdiği kahramanlıklar sade bir dil ile anlatılmış. Özellikle ortaokul ve lise öğrencileri için vatan sevgisi ve kadın gücünü anlatması bakımından okunmasını tavsiye ederim. Dilerim ki bir daha böyle günlerden geçmeyiz.
İstanbul'u Okuyorum Projesi kapsamında öğrencilerimle Prof. Dr. Haluk Dursun'un İstanbul'da Yaşama Sanatı kitabını okuduk. Kitap İstanbul'un kaybolan değerlerine ağıt yakmak yerine kalan değerlere sahip çıkmak mottosuyla yazıldığı için son derece değerli. Tabi değerini belirleyen sadece bu motto değil, yazarının bu işe gönül vermesi ve İstanbul'u yaşamaya ve yaşatmaya ömür vermesi. Yaşanılan şehri tanımak, değerini bilmek ve elde kalan değerleri yaşatmaya çalışmak kültür tarihi için kuşkusuz çok değerli bir yatırımdır. İşte Haluk Dursun da kitabında bunu başarmış. Her ne kadar oldukça eleştirel bir üslupla kaleme alınsa da yılların umursamazlığını yenmek için bu üslubun doğru olduğu kanaatindeyim. Eğer İstanbul'u tanımak, yaşamak ve yaşatmak istiyorsanız başlangıç ve başucu kitabınız bu olmalı. Bizler bu şehre sahip çıkmazsak şehrimizin güzelliklerini gelecekte ya bir müzede ya da yurt dışında görmek zorunda kalırız. O yüzden ister bu projede olsun isterse İstanbul ile gönül bağı kurmuş olsun herkesin bu kitabı okumasını gönülden tavsiye ediyorum.
Okuyan Öğretmenler'in bu ayki kitabıydı kendisi. Uzun, yorucu bir yolculuktu ama hakkını vererek okuduğumu düşünüyorum. Victor Hugo romantizmin kurucusu olarak bilinir. Notre Dame'in Kamburu kitabında klasisizmin etkisinden çok fazla çıkamadığını ancak romantizm akımının etkilerinin yoğun olarak görüldüğünü söylesek yanlış olmaz. Yazarın sık sık okuyuculara hitap etmesi, tesadüflerin ve acıklı olayların eserde sıkça yer alması da bu tezimi kanıtlar nitelikte. Karakterlerin konuşmaları, özellikle üst düzey karakter, trajediyi andırır şekilde ve oldukça edebi. İşte bu yüzden de tam olarak klasisizmden kopamadığını iddia edebilirim. Bir diğer nokta da eserdeki betimlemelerin fazlalığı. Hatta bir bölümde tamamen betimlemelere yer verilmesi konudan iyice sapmamıza neden olmuş. Ancak klasiktir, insanlığa mal olmuştur, başımızın tacıdır. Dolayısıyla daha fazla eleştirmek haddim değildir. Okumak isteyen kılıçlarını kuşanıp gelsin efenim. Herkese mutlu akşamlar.
Beni tanıyanlar uzun zamandır K-Drama izlediğimi bilir. Tabi epey etkisinde kalınca bir de Kore edebiyatını tanımak istedim. Dizilerden aşina olduğumuz duygu geçişlerinin ve zaman geçişlerinin keskinliği bu kitapta da karşıma çıktı. Konu olarak bir annenin aykırı bir hayata sahip olan kızını anlama ve kabullenme çabası olarak özetleyebilirim. Ancak burada yazarın oldukça akıcı bir dil kullandığını ve duygu yoğunluğunu başarılı bir şekilde aktardığını ifade edebilirim. Okurken kendimi annenin yerine koyarak empati yapmamı sağladı. Yine de şunu belirtmeden geçemeyeceğim, Kore Edebiyatını tanımak için pek de verimli bir kitap değildi. Dizilerden alışık olduğum için beni sıkmadı ama hiç bilmeyenler için sıkıcı olabilir. Kısaca toparlayacak olursam Kore Edebiyatını tanımak isteyenlere önerebileceğim bir kitap olmamasına rağmen ben duygu yoğunluklarını güzelce yansıttığı için beğendim. Herkese keyifli okumalar dilerim.
Abbas Sayar'ın 1971'de TRT Roman Başarı Ödülünü alan Yılkı Atı isimli romanı an itibariyle #okudumbitti. Yazar terk edilmişliği, yalnızlığı bir atın gözünden anlatmış. Doru'nun vahşi yaşama ve onun kurallarına alışma süreci şiirsel bir üslupla ve yerel söyleyişlerle başarılı bir şekilde yansıtılmış. Bu nedenle dili son derece doğal, hatta zaman zaman argoya kaçan ifadeler var. Dolayısıyla yazarın realist tutumu da hemen gözümüze çarpmakta. Orta Anadolu'yu ve yılkı geleneğini öğrenmek isterseniz içtenlikle öneririm. Keyifli hafta sonları diliyorum.
Daha önce hiç duymadığımız bir kelime ile hayatımızın kökten değiştiği günler... Salgın günleri... Her gün literatürümüze yeni eklenen sözcükler ve yarattığı etkiler. Kuşkusuz hiç kimse o günlere dönmek istemez, ancak bu yaşananlar da illa ki edebiyatta yerini alacak. Kitabı ilk gördüğümde yakın tarihte yaşananların usta öykücüler tarafından nasıl anlatıldığını çok merak ettim. Okumak yeni kısmet oldu. Ben de kendi yazılarımda bu konuları çalışıyorum bu aralar. Onlar gibi olmam elbette imkansız ama yeni bakış açıları kazandığımı söyleyebilirim. Kitaba gelecek olursam, klasik öykü yapısında değil yazılanlar. Daha çok yaşananların yazar üzerinde bıraktığı etkilerin izdüşümü gibi. Metaforlar, imgeler, gerçekle düş, o gün ile geçmiş kimi zaman muhalif kimi zaman da duygusal cümleler ile ele alınmış. Yaklaşık iki saatte okudum ve bitti. O günlere usta bir kalemin bakış açısıyla bakmak isterseniz tavsiyemdir. Herkese mutlu pazarlar.
