Schröndingerin kutusu

Schröndingerin kutusu
@beratenis
Herkes sormak kedi yaşıyor mu? Kimse sormamak kutu ne durumda :)
·
Not rated
"Sana, beni asla tanımamış olan sana." Cümlesiyle okumaya başlıyoruz mektubu. Çocukluktan beri hiç eskimeyen aşkını nasıl bu kadar uzun sürdürdüğüne ve aşık olduğu adam için nelere katlandığına, o ufak ve önemsiz görülen karşılaşmaların kadının içinde nasıl firtınalar koparıp her detayı yüreginde sakladığına șahit oluyoruz. Ve en yikicisl ise böylesine büyük bir bağlılıktan karşı tarafın bihaber olmas... "Fakat sen beni hiç hatırlamadın, unutup gittin." Buna aşk mı deriz saplantı mı tartışılır. Ama şundan eminim ki bu aşkı gerçek hayatta hiçbir zaman bulamayacağız. Müslüm Gürses'in de dediği gibi: Böyle bir aşk görülmemiş dünyada..
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022225.2k okunma
Reklam
120 syf.
·
Not rated
·
Read in 348 days
Ecce Homo
Ecce HomoFriedrich Nietzsche
7.9/10 · 9.8k reads
Dinleyin beni! Çünkü ben falanca kişiyim. Başkasıyla karıştırmayın beni her şeyden önce!

Reader Follow Recommendations

See All
"Süngülerle bir taht yapabilirsin, ama üstüne oturamazın" iktidara militarist gelenlerin uzun kalamamasını özetleyen bir Napolyon sözü. Bunu söyleyenin ülkesinin başına aynı militar yollarla gelip, kendisinin de belirttiği üzere kısa zaman içinde yok olup gitmesi ayrı bir ironi olmuş😅
251 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 15 hours
Açık konuşmak gerekirse Gündüz Vassaf'ın "Cehenneme övgü" adlı kitabını bir çırpıda bitirdikten sonra büyük bir hevesle okumaya başladığım "cennetin dibi"nden ilk kitap kadar zevk alamadım. Bunun nedeninin yazarın da anlattığı üzere cehennemin, cennetten daha çok dikkat çektiği ve cennetin sıkıcı olmasına bağlıyorum ve büyük ihtimalle yazarın buyüzden 2. kitabı, ilkinden daha sıkıcı tuttuğunu düşünüyorum. Sıkıcı dediğime bakmayın, Gündüz Vassaf'ın o bizi asla "yeter be, anladık ironik yazmayı seviyorsun da tadında bırak" dedirtmeyen, bol bol (acımasız) giydirmelerin bulunduğu sade ve anlatacağını tabiiri caizse mala anlatır gibi anlattığı dili ile eleştirdiği onlarca tema kişinin gerçekten ufkunu açıyor. Kitabı okurken sürekli "ben bunu nasıl fark etmemişim" dedirten, toplumum taaa gözünün içine sokula sokula yapılan ve hepimizin aslında "normal" olarak algıladığı bir çok eylemi bambaşka bir açıdan anlatarak okuyucuyu sürekli kendine bağlıyor. Her sayfa değiştirmemizde, anlatacaklarını merakla bekletmesi de kitaba akıcı bir dil kazandırıyor. Eğer cehenneme övgü kitabı hiç yazılmamış olsaydı bu kitaba sıkıcı demezdim ama "cehennem", "cenneti" gölgesinde bırakacak kadar ihtişamlı olduğundan, bu kitaptan birkaç puan kırmak zorundayım.
Cennetin Dibi
Cennetin DibiGündüz Vassaf · İletişim Yayınları · 20192,080 okunma
Reklam
251 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 15 hours
Cennetin Dibi
Cennetin DibiGündüz Vassaf
7.9/10 · 2,080 reads
Her şeyden önce, ağaçlardan inmekle büyük bir hata ettiklerini düşünenlerin sayısı gün geçtikçe artıyordu. Bazıları ağaçlara çıkmanın bile yanlış bir hamle olduğunu ve hiç kimsenin okyanuslardan asla ayrılmamış olması gerektiğini söylüyordu.
Sayfa 4
Ya geleceğin teknolojisi beni ilelebet ya­şatır ümidiyle kendilerini “ölmeden” buza yatıran Amerika­lı milyonerler? Hiç gömülmeden buzdolabında mı “yaşaya­caklar” mahşer gününe kadar?
Sonra eliyle tutup elimi, gülümseyerek yüreklendirdi, gizlerin içine soktu beni. Burada ağlamalar, inlemeler, yakınmalar uğulduyordu yıldızsız gökte, gözlerimden yaşlar boşandı benim de. Çeşitli diller, iğrenç küfürler, acıdan yakınanlar, öfkeden bağıranlar, yüksek sesler, boğuk sesler, çırpan eller, sonsuza dek karanlık bu havada, bir kasırgada savrulan kumlar gibi kendi ekseninde dönen bir uğultu oluşturuyordu.
Sayfa 48
Üste­lik ölmeden önce ölenin de kendi vücudunun akıbeti üzeri­ne karar verme yetkisi pek yok. Mesela yöredeki usûl top­rağa gömmek ise, “beni yatay değil de eski Mykenler gibi dikey gömün,” diyemezsiniz. Dersiniz demesine de, kaale alınmaz. Mahşer gününü ancak sırtüstü yatarak beklemeni­ze izin verir devlet ve din İkilisi.
Reklam
“Bir tanrıya inanabilirsin. Ayakkabının içinde yaşayan tek boynuzlu ata da inanabilirsin, beni ilgilendirmez ama tek boynuzlu atın rahatsız olmasın diye ayakkabımı nasıl giymem gerektiğini söylediğin gün seninle büyük problem yaşarız.” -matthew schultz
Yıllardır sırtımızda millî giysiler, gönlümüzde millî duygularla iki dünya ve yüzlerce ulusal kurtuluş savaşında birbirimizi katlettikten sonra geçmişi­mizden soyunup modernliğimizde değersiz ve kimsesiz kal­mak doğal elbette.
Bir İngiliz askerinin günlüğünden (11 kasım 1918) “Süvari alayımız o sabah Erquelinnes Köyü’ne girmiş­ti. Birinci Dünya Savaşı sabah saat 11’e kadar devam etti. Saat 11.15’te hâlâ gelişigüzel ateş etmeye devam eden Alman makineli tüfekçiyi susturduk. Aslında sa­vaş biteli onbeş dakika oluyordu; ama başka seçeneği­miz yoktu. Belki saati yanlıştı. Herhalde savaşta öldü­rülen son Alman oydu, şansı yokmuş.” Saçma sapan bir yüzyıl. Hakem düdüğüyle biten futbol maçı gibi tam sabah saat 11’de Birinci Dünya Savaşı bitiyor.
+Aziz Bagginsler ve Boffinler, aziz Tooklar, Brandybucklar, Grubblar, Chubblar, Barınaklar, Boynuzüfleyenler, Toluklar, Belkuşaklar, Porsukevler ve "Ayağıkibirliler"... -"Ayaklarıkibirliler!" diye bağırdı yaşlıca bir hobbit çadırın arkasından. Adı elbette ki Ayağıkibirli idi ve tam adının hobbitiydi; ayaklan hem büyük, hem de fevkalade tüylüydü ve her ikisi birden masanın üzerinde duruyordu.
Sayfa 54
"Bugün olağanüstü görkemli bir gün! İspanya'da kral var! Aranılıp bulundu kendisi. Bu kral benim. Ben de bugün öğrendim bunu. Açıkçası, kafamın içinde şimşek çakmış gibi oldu. Kendimi bir kalem memuru olarak nasıl düşünebildiğimi, böyle bir şeyi hayalimden nasıl geçirebildiğimi anlayamıyorum. Bu kaçık fikir kafamın içine nasıl girmiş olabilir?"