Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Umut etmek hangi koşullarda mümkündür?
Bey takımındansan (derebeyi) o zaman mümkünü var. Ama köylü, yoksul, ırgatsan toprağın yoksa Umut etmeye de hakkın yok.
İnce Memed serisinden sonra okunması gereken bir seri olduğunu düşünüyorum Akçasaz'ın Ağaları serisinin. Üstüne hatta. Bende en azından şöyle hissettirdi İnce Memed serisindeki boş kalan yerleri tamamladı.
Yaşar Kemal Ağaların, beylerin konaklarının içerisine dahil ediyor bu seride. Onların evlerine girip, düşüncelerine, korkularına, endişelerine daha çok. Gidişatın sonuçları var bir tarafta, bir tarafta da yeni çökmeye başlayan sistem. Derebeylikler kanun, hak, hukuk, devlet gibi unsurların güçlenmesiyle kan kaybediyor. Burda da o çöküşe şahitlik ediyorsunuz. Adeta kapılıyorsunuz okurken.
Çukurova neler yaşamış ve kim bilir o zamanın Türkiye'sinde de ne Çukurova'lar da vardı. Akcasaz da ki ölümler kıyımlar sadece yoksulun fakirin ödemesi bedeli. Ne olursa bu. Hırsızlık, adam öldürme.. Ali karakterinin dediği gibi burda da, Ağalara bir şey olmaz, ama sen ben adam öldürmeye görelim, hemen keserler hesabını. Şimdi şu olayda ben kendi adıma diyemiyorum ki özgürlükler, eşitlikler vardı. Eşitlik, özgürlük kavram olarak vardı, geldi de. Ama derebeylerine uygulanmamış. Ee o zaman bu halk hem bunun için bu özgürlükler için savaştı, hem de savaştığı yerden mi aldı en büyük yarayı ve çaresizliği. En köylü yanımla sordum bu soruyu. Bu soruyu sormak zorunda hissettirdi Yusuf'un yaşadıkları..
Keyifliydi okuyun ilk fırsatta.
·
Puan vermedi
Bu dünyadan bir Aziz Bey geçti ardında nağmeler, öfke, kibir, şan, şöhret ve dede yadigari tamburunu bırakarak.
Eline tamburunu aldı, kalbindeki aşk acısıyla başka bir kalbi acıtmanın vebalini de sırtına aldı.
Şöhretin zehri kanına karıştı mı sıradanlığın lezzetini unutur insan ya Aziz Bey de unuttu basit hayatın hazlarını. Ama zaman değişince bu kez Aziz Bey için de değişti her şey. Bir o değişmedi. Bir de kalbindeki aşk…
Aslında bir hadiseyle başladı hikaye. Bir tükenişin hikayesiydi.Sonunu bilsek de neydi ki şimdi o hadise diye okuttu kendini bir çırpıda, kısacık ama derin bir anlatılımla.
Tavsiyemdir, uzun zaman sonra Ayfer Tunç’la barışma kitabım oldu kendisi. Çünkü güzeldi.
••• Haliç’in kirli sularına bakarken anladı ki aslında hep öyle sanmış. Oysa şiddetle yanılmış. Ve yine anladı ki hayatı zaten tümüyle yanılgıymış.”
Evet, çokça kızsam da sonunda yine de üzüldüm haline ve bu dünyadan bir Aziz Bey geçti eğrisiyle doğrusuyla, en çok da nağmeleriyle…
Kitap güzel, akıcı, yazar kaliteli bir çalışma yapmış. Ona lafım yok. Ben Osman Hamdi Bey'e kızdığım için yarım bırakıyorum. Nedeni...
Spoiler
Osman Hamdi, Paşa babası tarafından Paris'e hukuk okusun diye gönderiliyor ama bölümünü sevmiyor. Resim yapmak istediğini için sanat atölyelerinde takılıyor. Para sıkıntısı yok gayet rahat yaşıyor. Maria isimli bir kızla tanışıyor. Evleniyorlar ve İstanbul'a babasının konağına yerleşiyorlar. Küçük bir kızları var. Maria bütün ailesini Paris'te bırakıp, geliyor. Sonra Osman Hamdi, Bağdat'a göreve gidiyor -2 yıl kadar- o arada bir kızı daha oluyor. Fransızcası çok iyi olduğu için bu şekilde görevlere gönderiyorlar. Viyana'daki görevi esnasında 17 yaşında bir genç kıza aşık oluyor -o kızın adı da Maria- ve onu kendisiyle evlenmeye ikna ediyor. Birlikte İstanbul'a geliyorlar, ilk Maria'yı boşuyor ve küçük kızıyla Paris'e geri yollayıp diğeriyle evleniyor. Bu kadar kolay mı? Bu yüzden kitabın devamını okumaktan vazgeçtim.
160 syf.
·
Puan vermedi
Kitab çok güzel ve sürükleyiciydi bir ablam anneler günün de hediye etmişti onun sayesinde şeref ve Selen' nın hayat hikayesiyle tanıştım iyiki bu güzel çiftle tanıştım .
Selena kendi iç dünyasında yaşayan her an kafasına estiğini yapabilecek bir kapasiteye sahip ve zengin bir aileye sahip Selena bir üniversite de öğretim görevlisi şerefte o üniversite de yüksek lisans yapan bir öğrenci.Selena da önce de bir evlilik yapıp önceki eşinden boşanmıştı.Seref bir gün okulda Selena hanım a bir mektup yazar ve niyetinin citti olduğunu söyler,Selena hanım şaka olduğunu sanarak gülüp geçer ama ona bir şans vermeye karar verir ve sessiz sakin bir nikâhla evlenirler,bir çocukları olur adını İsa koyarlar, selana hanım şeref bey sayesinde İslam'a girer ve müslüman olur hayatının geri kalanını bir müslüman olarak geçirir.
Tam bir mirasyedi olan. Bihruz Beyin aşkına dair..ama asıl olan kalbi değil, gözüyle görüp, bilinçsizce inandığı bir gösteriş oyunudur.Yani, Bihruz Bey'e gelişmeyen karakter diyebiliriz. Çünkü hep aynı seviyede devam eder. Kendini hiç geliştirmez. Sonuç olarak, Bihruz Bey batılılaşmayı yanlış yorumlayan Türkçeyi hiç beğenmeyen ama Fransızcayı da yarım yamalak bilen konuşan bir tip...."Görüntü aldatıcıdır." derler; ne kadar doğru bir söz..
Pelin'in çocukluk döneminde hatırladığı kadarıyla babası dindar olsa da katı kuralara sahip değildi orucunu tutar, namazını kılar, kısacası her türlü ibadeti yerine getirir ama herkesin inanışına ve yaşam şekline saygı gösterirdi.
Annesi Süreyya hanım, İstanbul'da modern bir aile içinde yetişmiş bir gün babasını çocuk yaşta kaybetmişti.
Kitapta; Süreyya, Suat ve Necip Bey arasındaki aşk üçgeni anlatılır. Suat ve Necip’in kendi içlerinde yaşatıp büyüttükleri aşkı ve bu aşkın ekseninde dönen olayları konu edinir.
Kitap hakkında o kadar olumsuz eleştiri okudum ki uzun süreden beri kütüphanenin bir köşesinde duruyor olmasına rağmen ancak okumaya cesaret edebildim kendisini.. Ve doğrusunu söylemek gerekirse ilk sayfalarında kitabı bırakmamak için oldukça çaba sarf ettim..
Arkadaşlar kitapta sempatize edilmiş, ılımlılaştırılmış bir yasak aşk anlatılmakta.. Elbette yasak aşk mevzu asla tasvip edilemez, lakin Turgut bey o denli naif bir hale getirmiş ki hikayeyi, bu iki kahraman acaba birbirlerine ve dolaylı yoldan hayata tutunmasalardı sonları nice olurdu gibisinden de soru sordurmaktan geri durmamakta..
Ana hatlar ile konuya değindim, okuyup okumamak sizlere kalmış..
Türk edebiyat tarihinin ilk realist romanı olarak geçen kitap Tanzimat dönemine ışık tutan bir eser. Bir Osmanlı paşasının oğlu olan Bihruz bey evde özel hocalardan yarım yamalak bir eğitim görmüştür. Alafrangalığa özenir, süsü ve gösterişi sever. Şımarık ve sorumsuz bir gençtir. Bir gün Çamlıca’da gördüğü bir hanımı asilzade zanneder ve ona aşık olur fakat yanlış anlamalar ve başkaları tarafından söylenen yalanlar ile onun öldüğünü öğrenince büyük ıstıraplar yaşar. Aradan geçen günler sonunda genç hanımın ölmediğini öğrenir. Olaylar farklı hale dönüşür. Keyifle okunacak bir kitap…
