“Nora hayatı olduğu gibi kabullenmiş gibiydi; kötü bir deneyim yaşandı diye bütün deneyimlerinin kötü olması gerekmiyordu. Hayatını acı çektiği için değil, acıyı dindirmenin bir yolu olmadığına kendini inandırdığı için bitirmek istediğini anlamıştı. Hem depresyonu yaratan şeydi hem de korkuyla umutsuzluk arasındaki ayrımdı bu. Korku, bir mahzene girerken kapının kapanıvereceğini düşünerek endişelenmekti. Umutsuzluksa o kapının kapanıp üstüne bir de kilitlenmesi demekti.”
“Bir insanı tanımak tam olarak nedir? En sevdiği renk, ailesinin ne işle meşgul olduğu gibi gereksiz bilgileri ezberlemek mi yoksa onunla dünyaya aynı pencereden bakabilmek mi?”
“O ve ben, bir kar küresine hapsedilmiş iki figür gibiydik. Bir gün birileri geldi, o kar küresini ellerinin arasına aldı, salladı ve biz alt üst olduk.”