Dorian romanın başında masumdu, bu masumluğuyla sevdi Sibyl Vane'i. Genç kız da benzer duygulara sahipti. Onların dünyasında zayıf, güçlü gibi kavramların yeri yoktu. Yalnızca sevmişlerdi birbirlerini. Beni de inandırmışlardı. Hatta Dorian Lord Henry'i hayatından çıkaracağının Sibyl ile evlenip mutlu olacağının kararını verdiğinde gerçekten inanmıştım Lord'dan kurtuluverip eski saf Dorian'a döneceğine. Basil gibiymişim, ne safmışım. İlk aşkının ölüm haberine tek gün bile üzülmemesine sebep olacak kadar Lord Henry'e bağlandığını anladım. Benim için Dorian o andan sonra kaçınılmaz bir hal aldı ve hayatını kendisi mahvetti. Belki istemsizce onu narsisizme iten Basil'di, aklını çelip kendi düşüncelerini onun saf ruhuna aşılayan Lord Henry'di ama ressama karşı hatta tüm dünyaya, hayata karşı tutumunu belirleyen kişiyi Lord yapan Dorian'dı. Günahların sorumlusunun kendisi olduğunun farkındaydı bu sebeple vicdan azabı çekti.
Bu hikaye boyunca tek masum seven, yalnızca sanat ve hislerini düşünen ressam gözlerim doldurdu. Kitabın başından hissetmiştim o naifliğinin ona ceza olacağını, fakat sonunun böyle gelişeceğini hiç tahmin etmezdim, edemezdim.