Hz. Peygamber şöyle buyurmuş: "Rabbim bana dokuz ahlâkla ahlâklanmamı, dokuz hasleti, dokuz huyu ahlâk edinmemi emrediyor. Ben de size ey ümmetim, bu dokuz huyu ahlâk edinmenizi emrediyorum. Birinci haslet: "Haşyetu'llah." Gerek vahdette, gerek kesrette Allah'dan korkacaksın. Gerek yalnız başına kaldığında ve gerek halkın arasında,
Yeni Müslüman olan Jozef'in: " Siz başka beyazlara benzemiyorsunuz, niye daha erken gelmediniz, annem çok müşfik bir kadındı sizi görseydi kesin Müslüman olurdu. Sizin yüzünüzde yalan yok" sözleri ipeğe sarılı bir hançer gibi saplanmış yüreğine.
Sütçü İmam Olayı olarak tarihe geçen ilk kurşun o olayda şöyle sıkılır:
Ermeniler, hamamdan çıkıp evlerine doğru gitmek isteyen kadınları durdurup, tarihi kayıtlara göre; “Burası artık Türklerin değil, Fransız memleketinde peçeli gezilmez” diyerek “peçelerini kaldırıp zorla ilişmek isterler.” Olaylara yakındaki bir kahveden Müslümanlar müdahale
Müslüman olmayan bir adam elinde büyük bir bıçakla camiye dalar ve sorar: Aranızda Müslüman olan var mı? Korkudan kimse bir şey diyemez. Birazdan yaşlı bir adam ayağa kalkar: “Ben Müslümanım” der. Bıçaklı adamla yaşlı adam camiden çıkarlar. Adam dışarıdaki koyunları gösterip: “Amca, bunları kurban edip fakirlere dağıtmak istiyorum ama ben beceremem yardım eder misin?” Yaşlı adam epey bir hayvanı kestikten sonra “ben yoruldum başka birini bul” der. Adam bu sefer kanlı bıçakla yine camiye girer ve sorar:
“Aranızda başka Müslüman var mı?” Az önceki yaşlı adamı doğradığını düşünen cemaat çok korkar ve herkes aynı anda imama bakar. İmam:
“Ne bakıyorsunuz bana. İki rekât namaz kıldırdık diye hemen Müslüman mı olduk?"
Kapitalist düzende, malın üzerinde tek katlı bir mülkiyet vardır : Kişinin mülkiyeti. Bu mülkiyette kişiyi bağlıyan yine kendisidir. Kendisinin üstünde bu mülkiyete dokunacak başka hiç bir güç yoktur. kişiyle malı birbirine öyle kaynaşmış birleşmişerdir ki onları birbirinden ayırmak mümkün değildir kapitalist düzende kişi kişi değil mal kişi
Bu sabah İstanbul-Frankfurt uçağına bindim.
Frankfurt’ta uçak değiştirmek için bir kafede latte içip biraz bekledim.
Sonra, her şeyini uçmaya odaklamış bu havaalanı-şehirdeki karmaşık
labirentlerden geçip pasaport kontrolüne geldim.
Avrupalı olmayanlar kuyruğuna girip sıramın gelmesini bekledikten sonra
buz bakışlı gümrük polisine ay-yıldızlı pasaportumu uzattım.
Polis oradaki her bilgiyi inceden inceye bilgisayara kaydetti.
Adı: Maya
Soyadı: Duran
Cinsiyeti: Kadın
Doğum tarihi: 21 Ocak 1965
Yaşımın 36 olduğunu hesaplamıştır herhalde.
Neyse ki pasaportlarda “Din” hanesi olmadığı için “Dini:İslam” diye yazmadı
ama elinde bir Türk pasaportu tuttuğuna göre Alman polis bundan
son derece emindi. Başka ne olabilirdi ki!
Oysa ben içimde üç ayrı kadını daha barındırıyordum.
Sadece Maya değildim; aynı zamanda Ayşe, Nadia ve Mari’ydim.
Amerika’ya da bu dört kimliğimle giriş yapacaktım.
Sonra Boston Logan Havaalanı’ndan taksiye binip,
Massachusetts General Hospital’a gidecektim.
Dinimi soran olmayacaktı bana.
Olur da birisi merak ederse, cevabım hazırdı:
Müslüman, Yahudi ve Katolik; kısacası insan.