Saatler seninle aynı yaşta bugün
İnanmaya geç kaldığım bir resimde
Duvarda asılı kalmış gülüşün
Ardından yıkık şehirler, viraneler bırakan
Olağanüstü bir yenilme vaktiydi çerçevede düşün
Sen bir cümleydin dudaktan çıkan
Kalbimde ihtilal yaratan,
Bir cümleydin fırtınalar kopartan
Bir cümle kitabın ortasından kuşlar uçurtan
İnsanlarla dolu
Çelik dişli çenesinde yaşamın bizler, bir et parçası...
Ayrılacak ruhum, bedenim; senelere göğüs gerdiği sevgilisinden. Biliyor ve titriyor bedenim, ruhumsa korkunun şehvetinde öfke nöbetinde; diş takırdatıyor, bedeni sarıp sarmalayacak buhranların dizgin vurulmaz ateşinde!
Tümü, ne için yaşananlar bilemiyor oysa, doğa feryat tanımaz. ‘’Yerde, birazdan toprağın hükmünü göstereceği moraracak et parçası; aslından, bir çırpıda ayrılacak! Önce tadılacak ölüm, ardından kaçarak gidilecek bu nefret membaı yerden; adalet buuduna.
Kan ter içinde ve ter, kan!
İnsanlık onulmaz bir aman içinde.
Kimimiz can çekişerek, kimimiz devşirerek;
Elbet öleceğiz.
Ayrılık değil... yalnız;
Bedenin ruhtan ayrılışı, ruhtan ayrılıkta ölüm.
Bir yanda deniz, bir yanda vahşi bir düşman! Dünyaya açılan tek kapınız kapalı...
Sınırlı sayıda gelen yardımlara ulaşabilmek için eğlence olsun diye adam öldüren keskin nişancıları geçmek zorundasınız.
İnsanlar bir yerde toplandığında üzerine bomba yağdırılıyor. Çocuklarınız sizden yiyecek bir lokma ekmek bekliyor!
Bir çuval un bulabilmek için
Sen varken zaman ne de hızlı
Geceler sen varken aydınlık
Sen varken her şey tastamam
Yüzüm gülüyor birden
Şarkı söylemek istiyorumYollar sen varken kısa
Sen varken toprak daha bir sıcak
Gözlerim sen varken uğramaz yasa
Yüreğim kanatlanır birden
Şarkı söylemek istiyorumGüneş sen varken iniyor bahçeye
Yıldızlar sen varken parlıyor
Sen varken hayat yerli yerinde
Dilim çözülüyor birden
Şarkı söylemek istiyorum...
Yıldırım Can Atile
Ay ışığı pencereden girende,
Senden yana hayâl kurmak ne güzel.
Ya bir otobüste, ya bir trende,
Gurbet ilden sana varmak ne güzel.
Aşkın mayasını senden alıp da,
Şekillendim sevda denen kalıpta.
Evinizin kapısını çalıp da,
İlk çıkandan seni sormak ne güzel.
Umudu yoksula bol verir Hüdâ;
Bin tohuma can var bir damla suda.
Gerek uyanık ol, gerek uykuda,
Benden bakıp seni görmek ne güzel.
Kurumadan daha yolculuk teri,
”Gel” diye yanına çağırsan beni;
Bırakıp bir yana gamı, kederi,
Doya doya seni sarmak ne güzel.
Aşk deyince anlattığı her şeydir;
Öldürdükçe tadı gelen bir şeydir..
Azraile can vermesi zor şeydir;
Sen istersen sana vermek ne güzel.
Abdurrahim Karakoç
🍀"Yalnızca geçip gidiyorsanız, beni görmeden geçiniz. Zira, ben dinlenme tesisi değilim."
Gerçek kimliğinizle, oluşturduğunuz görüntü arasındaki farkı ayırt etmeye muktedirim hamd olsun. Bizler, birbirimizi denetlemek, sınavdan geçirmek, yargılamak ya da kendi ego ihtiyaçlarımızı tatmin etmek üzere birbirimizi kullanmak için buraya konulmuş değiliz. Mesela ben evime misafir etmeyeceğim, evlenmeyi düşünmeyeceğim, uzun zaman görmesem bile merak etmeyeceğim bir insanın özel yaşantısıyla, kusurlarıyla, zevkleriyle, geçmişiyle ve de geleceğiyle hiç ilgilenmiyorum. Eğer muradınız bir yakınlık kurmak ise, tepsiye bir bardak daha koyarım. Fakat, can sıkıntınızı giderecek bir kukla arayışında iseniz, canınızı daha çok sıkarım. Hayırlı sabahlar 😊🍀