İnsan yaşamın şatafatından ölürken de yararlanmak ister mi? Ölümü de dillere destan olmalı der mi?
Madame de Prie istemiş…
Tabi her şey her zaman planladığımız gibi gitmiyor. Bu da yaşamın küçük bir alayı bizlere…
Uzun zamandır Stefan Zweig okumadığım için onun kalemine, betimlemelerine, betimlemelerinde yer alan muhteşem benzetmelere hasret kalmışım bu kitabı okurken onu fark ettim.
Ölüm, yalnızlık, acı gibi kavramlar benim hayatımda kasvet yaratır ve bu tarz şeyleri okumayı çok sevmem, üzülmemek için ancak bu kitapta tam tersi bir etki hissettim. Evet yoğun bir melankoli mevcut ilk sayfasından son sayfasına kadar ancak bu beni kitaba çeken bir etken oldu sanıyorum bunda en büyük rol Stefan Zweig’ın dili ustalıkla kullanması ve etkin insan psikolojisi
analizinde.
Olay örgüsünde bir Kraliçe’nin gözden düşme ve sürgün hikâyesi mevcut ve bu durum gerçek bir olaydan alınmış. Kitap zaten 48 sayfa olduğu ve bir solukta biteceği için alın okuyun ben iki kelime daha yazarsam tüm spoilerı vermiş olurum ve eminim bunu benim gibi kitap hakkında baştan sona gizem seven okurlar istemez :D Herkese iyi okumalar diliyorum