Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Saklı Mektuplar
“Sevgili Piraye; Balık koskoca okyanusun derinliklerini avucunun içi gibi bilse de, bir lokma uğruna, atılan oltaya can feda. Bırak benim de avucumun içi gibi bildiğim o koca kalbin de bir hata yapma hakkım olsun. Şimdi sen yoksun ağlıyoruz arkadaşlarımla, ağlıyoruz arkadaşlarım bulutlarla. Yağmur yağıyor mu oraya bilemeyiz ama, biz ağlıyoruz Piraye. Bu balık nefes alıp verdiği suyun altında boğuluyor, bu kelebek ölümü dört gözle bekliyor. O balık nerede boğuluyor biliyor musun? Önümde ki beyaz sayfalara haykıramayıp yutkunduğum, içime ağlayıp, içim de biriktirdiğim denizin için de boğuluyor. Bu kelebek intihara kalkışıyor. Bırak bir hata yapma hakkım olsun. Yaşadığım deniz de can veriyorum. Kalemim kan kaybediyor, kalemim ağlıyor Piraye.” Nâzım Hikmet (1944 Ekim - Saklı Mektuplar)
Sevmelerim Ağırdır Benim Kaldıramazsın Sevdalarımız ağır olur bizim Belki çok istersin ama taşıyamazsın sevdiğim Omuzların çöker Göz torbaların şişer Saçlarına düşen akların sayısı,
Reklam
'Melek ve Değerli Ablası'na
Bir sonbahar günüydü, hava matem kokusuna bürünürken Gölün buz gibi soğukluğu çekti içine narin bedeni İncecik, parıltılı saçlarıyla, o güzel yüze nasıl kıydın ey kara göl! Düşünmedin mi hiç arkasından bir bir eriyen yürekleri? Şimdi dağ gibi baban hangi köşede dökerdi göz yaşını? Ya annen hangi taşı basardı bağrına? Hangi çocuk hangi
ÇEŞİTLİ TAVSİYELER
-Çok konuşmak dili kaydırıp şaşırtır, dostları usandırır. (Hz. Osman) -İki şey ebediyen devam eder; Musibetler ve ihtiyaçlar. (Hz. Osman) -Ecelin mutlaka geleceğini bilen, amelini artırır. (Mansur bin Ammar) -Nefsinin arzularına göre hareket eden mahvolur. (Mansur bin Ammar) -Ey kardeşim; sen, fikirden ve düşünceden ibaretsin.
‘Dağılmış bir dumanım ben’. Bir bahar rüzgarını izleyerek insanların dünyasına çıkıyorum. Az ötede bir genç elinde gitarıyla ateşli bir marş söylüyor, barikatlardan söz ediyor. Hah işte ! Aynı marşlar, aynı sözler ve imgelerle oturmuş ölümü bekliyoruz. Kendi üzerine katlanan zaman. Canlı taklidi yapan ölü. Oysa barikat içimizde. Kendi kendimize giden yollar tıkanmış. Uyuyan kuşların gözyaşlarını içen pervaneler gibi, gıdasını rüyalardan alan bir hayatı kovalıyoruz. En derin arzumuz olduğumuz gibi sevilmektir. Tanınmak isteriz. Tanımak, ötekinin sebeplerini bilmek için hazır olabilme kabiliyetidir. Ne de olsa ‘kalbin aklın bilemeyeceği sebepleri vardır’. Kalbin sebeplerini akılla bilemeyiz. Kalp kalbe konuşur. Hal hale konuşur. İnsandan insana giden yolu bulmak için, beni ve onu ayıran alanda serbestçe gezinmek, benliğin sığınaklarından çıkmak gerek. İnsan, yenilgilerine yaklaşma biçimiyle olacağı kişi haline gelir. Düştüğümüz yerden doğrulacak mıyız? Yoksa yenilginin yarattığı örselenmeye sıkışıp kalacak ve bitmek bilmez bir yasa mı kapanacağız? İnsan, olmakta olandır. İnsan, gelmekte olandır. Anne babalarımız, milletimiz, mesleğimiz, dinimiz, beynimiz her biri kim olduğumuza dair belirli ölçülerde katkıda bulunur ama insan hiç bitmeyen bir süreç, günbegün çoğalan bir maceradır. Dağılmış bir dumanım ben. Yarıklardan içeri sızıyorum. İnsanların arasındaki bölgelerde dolaşıyorum, barikatların üzerinden geçiyorum, açık bırakılmış yaralardan giriyorum. Ne tümden iyiyim, ne tümden kötü. İnsanım, olmakta olanım. Nefret kurutur beni, sevgi diriltir. İnsanım, bu dünyaya var olmaya değil, yâr olmaya geldim.
Abdülhalik Gücdevani Hz.Nasihatleri
“Ey oğul! Bütün hallerinde ilim, edeb ve takva üzere ol. Geçmiş büyüklerin eserlerini oku, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat yolundan git. Fıkıh ve hadis öğren. Cehaletten ve cahil kimselerden var gücünle kaç. Şöhretten kaç; şöhrette afet vardır. Dünyanın makam ve mevkiine gönül bağlama, fani şeylere gözünü dikme, sevgine yazık olur. Mahkeme
343 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.