Meçhul kader'in çizdiği yoldan gideceksin;
Bilmem ki bu meçhulleri hep Tanrı mı yazmış?
Öyleyse bırak, ruh bütün işkenceyi çeksin,
Bin bir kere ölmeksizin insan yaşamazmış...
Bir şey eksikti. Kanın ağırlığı mı desem, hayatın acısı mı desem bilemiyorum. Özsüz gibiydi, bir kuşun değil, bir kanadın hafifliği gibi. Gülümseyen boş beyaz bir sayfa gibi.
İskambil mi oynuyor Cebeci'de bir kahvede işçiler?
Sakallı ve gülüyor gibi yüzleri
Ve hep yanlarında taşıyorlar geceyi ve bir akar suyun yavaş yavaş
Kıvrılışını
Ve akışını sonra.
Bana, “çok yazıyorsun,” diyorlar. Bir insana, “sen çok yaşıyorsun, artık öl.” denir mi ? Benim yaşamam ve şiirim birbirinden ayrı şeyler değil ki! Yaşarken şairliğimi yaşıyorum ben.
"Ne diliyorsun?" dedi bana.
Ben bazı günler soruları sevmiyorum, bazı günler konuşmayı ve bazı günler hiçbirinizi sevmiyorum.
"Tahammül ne çirkin bir kelime değil mi?" diyor...
Sen gölgesi olmayan, hayali olmayan bir ses, hiç durmayan ve hiç susmayan. Kafamın içinde ağlayan ve sürekli dağlayan bir hiç. biliyormuşsun gibi sorma.
Neden bu geçmiş zaman? Beni ona yaklaştırıyor muydu? Bana ona karşıdan ve şimdide, ama bir aynada bakma gücü vererek onu daha kavranabilir mi kılıyordu?
İnsan, yaptığı basit bir işi bile tesadüfe vermez.
“ Bu resmi ben yaptım , bu şiiri ben yazdım ” diye iddiasını sürdürür. Tesadüfü kendisine asla ortak etmez.
“-Tesadüfen yaptın!” diyenlere, başarısına inanmayanlara kızar.
Kendi yaptığını tesadüfe maletmek istemeyen insan , Allah ’ ın yaptığı , yarattığı işleri tesadüfeverebilir mi ?
Kendi yaptıklarına sımsıkı sahip çıkan insan, Allah’ın sonsuz ve sınırsız eserlerini, sanatlarını tesadüfe
verirse, büyük bir haksızlık yapmış olmaz mı?
Kimin hakkı ve haddi vardır bu haksızlığa ?