Ölüm tüm canlılar için bir miydi acaba, insan da dahil olmak üzere, hayvanları öldüren ölümle, yerdeki ottan yüz metre yüksekliğinde bir sequoiandendron giganteum ağaa da dahil olmak üzere bitkileri öldüren ölüm ya da öleceğini bilen bir adamla, bir gün öleceğinin farkında bile olmayan bir ab öldüren ölümler aynı mıydı acaba? Aynı ruh, soru sormaya devam etti, Peki kendisini kozasına hapseden ve kapıyı ören ipekböceğinin ölüm anı hangisiydi, bir ölümden yeni bir yaşamın doğması nasıl olabiliyordu acaba, kelebeğin yaşamı böceğin ölümünden mi doğmuştu, yoksa kelebekte yaşadığına göre ipekböceği hiç ölmemiş miydi.
Herkesin yaşamda kendisini zayıf hissettiği anlar olmuştur, böylesi bir durumla bu gün itibariyle karşı karşıya değilsek eğer, bir gün karşı karşıya kalacağımızdan emin olabiliriz.
Yazarın okuduğum ikinci kitabı. Uzun bir süre kitabı bitiremeyeceğimi düşündüm. Ölümün yok olması fikri. Düşündürücü bir kitap. Ölüm olmasaydı yaşanacak zorlukları gözler önüne seriyor. Ölümün bir yandan da iyi olduğunu düşündürüyor. Ölüm olmasaydı sonsuz dünyada ne yapardık? Kafama en çok takılan ise şu oldu; neden ölüm bir kadın?
Kitap yazarın beş yıla yaydığı aslında üç kitap olan bir üçleme bütünü . Yayınevinin üçlemeyi tek kitapta toplaması büyük avantaj olmuş çünkü kitapları ayrı ayrı düşünmek kurguyu çok eksik bırakırdı diye düşünüyorum. Çünkü üçleme, okurundan dinamik bir süreklilik takibi talep eden ayrıntılarla dolu. Her ayrıntı yakalandığında hikayeye değişik bir