56 syf.
9/10 puan verdi
Aşk değil Saplantı..?!!
Kitabı bitirdikten sonra kütüphaneme kaldırırken, içindeki ayracın ne kadar gereksiz olduğunu düşündüm fakat bir yandan da ayraç koleksiyonuma bir yeni parçayı eklemenin mutluluğunu yaşıyorum. Gereksiz dedim çünkü ayracı kullanma ihtiyacı pek duymayacaksınız. Birkaç saatte bitebilecek derecede çerez, lâkin bitirmeden bırakmak istemeyeceğiniz kadar
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022224.5k okunma
599 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 13 days
Bütün ülkeye okutmak istediğim kitap
Üzerine çok fazla şey yazılıp konuşulabilecek ve kesinlikle her şuurlu Müslüman'ın okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitap. Okuduktan sonra yaşama, insanlara, tarihe, yaşanmışlıklara ve dünyaya farklı bir bakış açısı kazanmış olacaksınız. İsmet Özel çoğu zaman anlaşılması güç bir yazar fakat bu kitabında bilgileri kendi yorumlarıyla harmanlayıp bizlere farklı bir bakış açısı kazandırıyor ve okudukça onu daha iyi anlamaya başlıyoruz. Akıcı bir üslup kullandığını düşünüyorum, hatta okudukça elinizden bırakmak istemeyeceğinizi düşünüyorum. Kitapta çok fazla altını çizdiğim kısım oldu ama ben bir tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum. "Hayal, ipleri elden kaçırmaktır. Oysa öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, o ipin ucu sizin elinizden bir kaçtı mı, hemen bir başkasının eline geçiveriyor. Ondan sonra siz hayal ediyorsunuz, ama bir başkası yaşıyor." Keyifli okumalar
İsmet Özel
İsmet Özel
Üç Zor Mesele
Üç Zor Meseleİsmet Özel · Tiyo Yayınevi · 20202,679 okunma
Reklam
Baki kalan gök kubbe altında hoş bir sâdâ bırakmak.
Çok konuşmak, insanın gözden düşmesi için en kısa ve en emin yoldur. Davul çok gürültü çıkarır, çünkü içi koftur. İnsan, gariptir; bilmediği meselelerde daha çok konuşur. Bütün bunlar kendisine anlatıldığında ve bir şekilde duymuş olmasına rağmen, bir günlük güvercin gibi dağı bir türlü aşamaz. Yazmayı, not tutmayı sevmez, sı­kıntı basar. Çünkü zor işlerde gözü yoktur. "Adam sen de" deyip geçer. Geleceğe bir şeyler bırakmak gibi bir derde girmez.
Gerçeğine döndükçe için, doğal olmayan ne varsa bırakmak ister.
Bir demir atma imkanım olsaydı diye geçirdi aklından, bir halin içinde kalmayı becerebilsem o bu olurdu, diye zamana yemin etti. Ama zaman gün günden seyreldi, kendi hali bir vaktin hatırası olarak kaldı. Zamana ettiği yemin zaman içinde kendiliğinden çözüldü. Bir an sırf bu sebeple gerçek zamanın ya da bizzat zamanın henüz ona değmediğini anladı. "İnsan edebileceği kadar yemin etmeli, kendi kadar and içmeli, sen Allah mısın zamana yemin ediyorsun," diyen Baba'ya acı içinde hak verdi. Bu daha acı geldi Aziz'e. Kendinde bir daha kolay ulaşamayacağı bir hatıra bırakmak, varlığını bilip yokluğunda yaşamak zorunda kalacağını az çok öğrenmişti. Kendi kendinden bazen iyi bazen kötü hatıraları bırakarak, hem de nereye gittiğini bilmeden gidiyordu.
Reklam
Uzunca zamandır tek eğlencen gün batımının sessizliğine bırakmak olmuş kendini.
Şu ana kadar kısaca değindiklerimizi, binlerce kanıtı ve ayrıntılı itirazı bir kenara bırakarak özetlersek, mimarinin on beşinci yüzyıla kadar insanlığın temel kayıt defteri olduğunu, bu dönemde dünyada yapıya yansımayan tek bir karmaşık düşüncenin var olmadığını, her halk düşüncesinin tıpkı dinî yasalar gibi bir anıtı bulunduğunu, insan türünün taşa yazdığının dışında önemli bir düşünceye sahip olmadığını belirtmemiz gerekir. Peki neden? Çünkü dinî olsun, felsefi olsun her düşünce varlığını sürdürmek, harekete geçirdiği kuşağın ötesinde gelecek kuşakları da etkilemek, iz bırakmak ister. Oysa el yazmalarının ne eğreti bir ölümsüzlüğü vardır! Bir yapı çok daha sağlam, kalıcı ve dayanıklı bir kitaptır! Yazılı sözü yok etmek için bir meşale ve bir barbar yeterlidir. İnşa edilmiş sözü ortadan kaldırmak için toplumsal bir devrim, bir dünya devrimi gerekir. Belki Kolezyumun üzerinden barbarlar, piramitlerin üzerinden tufan geçmiştir.
Her ana iz birak...
Ikinci ölümümüze kadar dunyada yasamaya dair degerli anilar birakmak icin yasamamiz gerekmez mi ?
Bazen biraz akışına bırakmak gerekiyor diye düşünüyorum...
Reklam
Ruhlarımız bazen kabına sığamıyor. Ferahlamak istiyor, kendini bırakmak. Huzur bulmak. Sonra saatin alarmı çalmaya başlıyor. Müşterin, yöneticin telefonunu çaldırıyor. Sorumlulukların, yapman gerekenler bir bir sıralanıyor.
Sayfa 63 - Destek yayıneviKitabı okuyor
başladığım cümleleri yarım bırakmak gibi kötü bir alışkanlık edindim
Sayfa 211
Zaten sen dünyaya Nazım Hikmet adındaki şairi bahtiyar etmek, onu her gün kendine biraz daha hayran kılmak ve bu çocuk şairi sen her yeni hareketinle şaşırtıp hayran bırakmak için gelmişsin. Sen ki güzelsin, cesursun, iyi ve akıllısın; artık kayboldu dün. Ve ey kalbimin sahibi; yarın içindedir bugünün, koza tırtılındaki altın kelebek gibi.
Her şeyi değil de bazı şeyleri akışa bırakmak gerekiyor bence
“Her şeyi kendi haline bırakmanın hayatın bana cömertçe sunduğu zevk ve mutlulukların tadını telaşlanmadan çıkarmanın en iyi şey olduğu sonucuna vardım”
Dinlediğim bir podcastte diyor ki: tabiatta hiçbir şey acele etmiyor ;ay acele etmiyor, güneş acele etmiyor ama insan aceleci bir varlık, biz acele ettiğimizde ruhlarımız geride kalıyor.' Çünkü bir yere vaktinden önce varmak, bir parçanı yolda bırakmak demek aynı zamanda...
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.