Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İsmail

Seni diğerlerinden farksız yapmaya tüm gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, artık hiç bitmez.
Reklam
Düşünürdü. Dua ederdi. Ruhunu sınardı. Çünkü bilirdi ki etrafı yalanla çevriliydi. Berbat şeyler yapmak zorundaydı.
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Belki de insan her şeyi içine atmaktan boğuluyor zamanla.
Eğer kendine yetmiyorsan, başka kimseye yetemezsin.
Reklam
Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam? Ben haramı helâli karıştırmam: Seninle içilen şarap helâldir, Sensiz içtiğimiz su bile haram.
Sayfa 124
Yoksulluk ve yoksunluk kültürü tek boyutlu, pasif, emir kulu tipi insan şekillendirirken gelişmiş ülkeler sofistike insan örnekleri şekillendirmektedirler.
Ailelerin çocuklarına 'Ben sana güveniyorum ama çevreye güvenmiyorum' derken söylediklerinin 'Sen beceriksiz ve aptalsın, dünyayla başa çıkamazsın' anlamına geldiğini ve çocuğun kendi güvenini yok ettiklerinin farkında olmamaları buradan kaynaklanmaktadır.
"İnsanın kendi kendine yaptığını tüm insanlar bir araya gelse edemezmiş."
Tabiat, çoğunca dosttur. Düşman gibi gözüktüğü zaman bile insanoğluna kudretini ve kuvvetini tecrübe imkanları veren, yüz vermez bir babadır; fırtınasında kayığını batırdığı zaman yüzmesini, rüzgârında kulübenin damını uöurdypu zaman daha sağlamını bulmayı öğretiyor.
Reklam
Günün birinde gökyüzünde artık esmer lekeler (kuş) göremeyeceksiniz. Yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama çocuklar, sizin için kötü olacak.
Kimse bir şey konuşmayacak, herkes susacak mı? Senin hatalarını kimse yüzüne vurmayacak mı?
Uygarlık kavramı uzun süre daha çok Batı Avrupa halklarının yüksek kültürünü, hatta kapitalizmi ifade etmek için kullanıldı.
Ne yazık ki bu yöredeki bazı insanların ağaçlara hiç saygısı yok. Isınmak isteyen çobanlar, düşen kuru dalları toplamak yerine tüm ağacı yakıyorlar.
Ben yabancı memlekette güzel gülleri, hoş kokulu çiçekleri kokluyorum. Ama ne kadar koklasam da hava yetmiyor, nefesim tıkanıyor. Bırak kendi ülkemin inci çiçeklerini, onun pelin otu bile benim için şifa olurdu.
Sayfa 37 - Adil KutuyKitabı okudu
Çukur hazırdı. Derindi çukur. Çukur, toprak ve rutubet kokuyordu. Toprak, onların bildikleri, bir zamanlar sevdikleri sıcacık, dost toprak değildi. Açtı toprak; renksizdi, soğuktu, hastaydı adeta.
Reklam
Yaşamak şakaya gelmez, Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın Bir sincap gibi mesela, Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, Yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.
nasıl iş bu her yanına çiçek yağmış erik ağacının ışık içinde yüzüyor neresinden baksan gözlerin kamaşır oysa ben akşam olmuşum yapraklarım dökülüyor usul usul adım sonbahar
Bu gecenin son gece olması da var: Emret, gül rengi şarabı getirsinler. Gafil, bir gittin mi bir daha gelmek yok: Altın değilsin ki gömüp çıkarsınlar.
Sayfa 98
Artık geç oldu. Uyuyamıyorum. Niçin uyuyamıyorum? Uyursam, sabah kalktığımda insanları ve dünyayı bıraktığım gibi mi bulacağım?
Yarın akşam gelin dedim ya Yırtık pırtık gelin zarar yok Üç işimin biri barış, Biri dünya, Biri de sizsiniz dedim ya. Yarın akşam gelin Ama mutlaka gelin Buğday konuşacağız..
Sayfa 77
Dışarıdan başına gelen herhangi bir olay mı üzüyor seni? İyi bir şey öğrenmek için kendine boş vakit yarat ve aylak aylak gezinmeye son ver. Diğer bir hataya da dikkat etmelisin artık: Hayatta yıpranmış, dürtüsünün ve düşüncesinin tamamını yönlendirecek bir amaca sahip olmayan kimseler, yaptıkları işlerde ahmakça davranır.
Sayfa 15 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Bir gün bu haksızlıkların son bulacağını, adaletin tecelli edeceğini, "hak" edilenin haklı olana teslim edileceğini düşünüyor, bunu ümit ediyor, bir gün hakikatin tahta çıkacağını beklediğin için ümidini kaybetmeden yaşıyorsun.
Sayfa 11