Yakın bir ilişkide iki önemli ses sınavı vardır. İlk olarak, kırmızı çizgilerimizi açıklığa kavuşturup arkadasında durmamız gerekir. İkinci olarak, öteki kişi ve ilişkideki olumlu yönlere değinerek buzları eritmemiz gerekir.
Tüm ilişkiler ödün vermeyi ve uzlaşmayı gerektirir. Ama bir sese sahip olmak da hangi değerlerin, inançların ve önceliklerin pazarlık edilemeyeceğine karar vermemizi gerektirir.
Öteki kişi ve onunla aramızda yaşananlar konusunda kendimizi gerçekten iyi hissediyorsak, hiçbir olgu ya da olgular birleşimi onu reddetmemize neden olmamalıdır.
Ama yoğun duygular, ne kadar şiddetli olursa olsun, gerçek ve kalıcı yakınlığın bir ölçüsü olamazlar. Yoğunluk ve yakınlık aynı şey değildir, yine de insanlar bu ikisini birbirine karıştırır.
Önemli aile üyelerine karşı sesimizi yükseltmemiz, içinde yer aldığımız her ilişkiyi etkileyecektir, çünkü aile üyelerine önemli bir konudan söz edemediğimizde, öteki ilişkiler de aşırı yüklü olur.
Duygular içinde boğulurken, yaratıcı ya da açık bir biçimde düşünememiz olanaksızdır. Düşündüğümüzü düşünebiliriz, ama aslında sadece tepki veriyoruzdur.