Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Buranın eski tadı kalmadı artık. Cengiz Abilerin, Turan Abilerin, Serdar Abilerin, Selim Abilerin olduğu zamanlar böyle miydi be? Gece yarısı bir alıntı yaparlardı. Ufkumuz genişlerdi, aydınlanırdık bildiğin. Kah güldürürlerdi kah hüngür hüngür ağlatırlardı. Öyle bir kitap incelemesi yaparlardı ki, kitabı okumadıysan ertesi günü iple çeker gider kitabı alırdın o derece. Şimdi bakıyorum da, saçma sapan komplekslere girmiş okurlar mı dersin, saçma sapan sorular soran mı dersin, duyar kasan toplumsal farkındalığa dikkat çektiğini sanan dingiller mi dersin, uygulamayı dergaha medreseye çeviren okurlar mı dersin büyük bir hızla türemiş. Bizim zamanımızda da vardı. Ama öyle bir ağızlarının payını verirlerdi ki, kişi bir daha bir şey paylaşırken kırk kere düşünürdü, kelimelerini, cümlelerini tartarak ileti girerdi. Burada fazla vakit harcamaya gerek yok! Hepsi gittikleri sosyal mecrada nur içinde yazsınlar. Ben de gidiyorum.
Eveeet... Sanırım daha öncesinde de yine böyle başlamıştım. 'Hayır' ların sonrası pek kısa ve sıkıcı belki de bundan. Oysa 'evet' lerden sonra başlıyor salıncaklar, gökyüzü, deniz ve çetrefiller. Yollar desen 32 yıllık ve yalnızlık bilmem kaç yüzyıllık? Şarkılar geliyor yine bak aklıma, öğün gibi ömrüme hapsolan. Zaman'ı sevmedim. O zamanlar, bir zamanlar, bizim zamanımızda'yla başlayan cümleleri de. Olan ya da olmayanların içinde sönüyor ve kuruyoruz, olan bu! Çünkü güneş diye bişey var. Bugün doğmuşum. Birileri söylemiş, birileri yaşamış, ben de doğmuşum. Birileri doğacak, birileri duyuracak, sonra da öleceğim. Buraya kadar okuduysan tabi sende... Uzuyor yine cümleler kestirme değil çünkü kısa sandıklarımız, ufak tefek şeyler onlar. Bunları kutlama merasimleri almak adına değil, gerçeğe alışmak adına yazıyorum. Çünkü tahminime göre 67 yaşına gelsem de (ya da çıtayı daha da yüksek tutayım 99, 103, 109 falan olsun) çilekli yoğurt, kağıt helva, pamuk şekeri sevmeye devam edeceğim. Salıncağa binmeyi de, hız farkı olur belki. :) Ama siz yine de fazla kırışmamam için dua edebilir, evrene 25 karakterlik bir mesaj gönderebilir, konuyla ilgili temennilerde bulunabilirsiniz. Bu konuda bıdı bıdı yapmayacaktım güya ama kronik bir durum var. :) Tamam tamam susuyorum ve sözlerimi burada bitirirken şunu söylemek istiyorum; eğer şehriniz nemliyse gözleriniz salyangozlarda olsun. Kendi kabuğunuzu çatlatın ama kırmayın onları.. Huzurla...
Reklam
Alıntı
Yaşlı çifte sorarlar: - Tam 65 yıl.. Bunca sene, nasıl evli kaldınız..? Yaşlı çift cevap verir: - Bizim zamanımızda kırılan şeyler tamir edilirdi şimdiki gibi hemen çöpe atılmazdı...
Zaten her şey bir umutla başlamıyor muydu? İnanmak bir umut ; kendine,insanlara,tanrıya. Aramak bir umut; bulmak için doğruyu. Konuşmak bir umuttu ; duyulmak,anlaşılmak için. Yazmak bir umuttu; sessizlik içinde kaybolanlar için. Çocuklar gibi deliler gibi gülmek bir umuttu; dünyaya kazık atmak için. Dünya bir umuttu; Belki o güzel günler gelecekti hani şu motorları mavilikleri sürüp orayı da kirleteceğimiz günler. Mutluluk bir umuttu; herkesin aradığı ama bulamadığı,bazen yanından geçerken farkına bile varmadığı. Peşinden koştuğu ama tam o yorulunca kovalamayı bıraktığı. Sevmek bir umuttu; saf,çıkarsız öylesine gönülden. Ama artık çok geride kalmıştı hatta "bizim zamanımızda" diye başlayan cümlelerin içine kadar gitmişti. Sevmek çağa ayak uyduramamıştı ama insanlar bu çağda onun bile sahtesini yapmayı başarmıştı. Çin malı 3-5 günde bozulan sevmeler çıkmıştı ortaya. Güven de bir umuttu; herkesin kuyruk acısı vardı bir yerlerden. Güvenilir insan peygamber efendimizin dediği gibi parmaklar gösterilecek kadar azdı. Onlar zaten parmakla gösterilecek ortamlarda bulunmazdı. Güven de asrın can çekişenleri arasında yerini çoktan almıştı. Bir çok hastalığa çare bulunmuş ama güvensizliğe merhem yoktu,7 milyarda 1 görülen hastalığa yakalanmıştı güven. Velhasıl yaşamak bir umuttu; masum çocuklar katledilirken, Dünyanın bir yerlerinde açlıktan ölen çocuklar varken, her yerde masumları hedef alan bombalar patlarken ve bunlar her zaman Müslümanların başına gelirken,bir umuttu yaşamak hatta belki de bir umuttu ölmek. #öyle işte
Gülse Birsel’den Çok Güzel Bir Yazı Hep söylüyorum, biz çocukken midemiz bulanınca ekmek yedirirlerdi, grip “Yatınca geçer”di, başın ağrıyorsa “Çocukların başı ağrımaz” denirdi, uykun kaçıyorsa “Oyuncaklarını düşün, güzel rüyalar görürsün” şeklinde konu halledilirdi! Okuma yazmayı öğrenemiyorsan ya, “Tembel”din ya “Yavaştan, sağlam sağlam
Geri144
673 öğeden 661 ile 673 arasındakiler gösteriliyor.