Basit bir anlatım, güçlü bir anlatı doğurur: Sabanın toprakta bıraktğı izlere benzer kâğıt üzerinde satırlar. Yaşamın her şeyi kapsaması gibi, Yaşamak da hayatı olduğu gibi kucaklar. Doğumları ve ölümleri mutsuzlukları ve umutlarıyla .
Akşam güneşinin son ışınları parçalanıp dağılırken, küçük bir çiftlik evinin bacasından yükselen dumanlar gökyüzünde dans ediyordu.
Çocuklanna seslenen kadınlann sesleri duyuluyordu. Gübre taşıyan bir adam geçti yanımdan, yükünden gacır gucur sesler geliyordu. Tarlalar sessizliğe gömülüyordu. Güneş ışınlan yavaş yavaş terk ediyordu tarlalan.
Karanlık gökyüzünden inerken, gözümü kırptığım anda alacakaranlığın uçup gideceğini biliyordum. Uçsuz bucaksız
toprakların gürbüz göğsünü sergileyişini izliyordum. Davetkar bir çağrıydı. Bir annenin yavrusuna seslenişi gibi, topraklar geceyi çağırıyordu.
Sıradan bir hayat en iyisi. Onunla savaş, bununla mücadele et derken, sonunda hayatından oluyorsun. Mesela ben: Zor günler geçirdikçe daha işe yaramaz hale geldim, ama uzun bir hayatım oldu. Sevdiklerim birer birer öldüler, ama ben
hala hayattayım.
"Chunsheng, yaşayacağına söz ver!"
Birkaç adım attıktan sonra arkasını döndü ve "Söz veriyorum!" dedi.
Fakat Chunsheng sözünü tutmadı. Bir ay sonra Vali Liu'nun kendini astığını duydum.
"Eğer yaşamak istemiyorsan bunu önce onlara sormalısın."
Gözyaşlarını silerken, "Annem ve babam uzun süre önce öldüler," dedi.
"O zaman yaşamak için daha çok sebebin var," dedim.
Sonra yine gelip benim yanırna, gölgeye oturdu. Ondan hikayesine devam etmesini istedim.
Minnettar bir ifadeyle, sanki ona iyilik yapıyormuşum gibi yüzüme baktı. Derin bir mutluluk duyuyordu, çünkü onun hayatıyla ilgilenen birisi vardı.