Varolabilmek için kutsal bir şeylere gereksinimi olan insanlardandı o.
Çektiği acılar, inançlarının üzerinde en küçük bir çizik bile oluşturmuyordu. Çektiği acılardan dolayı inançlarından vazgeçmesi olanaksızdı, kişiliği bu inançlarla bütünleşmişti. İnançlarından vazgeçmek, kendinden vazgeçmek, yok olmak anlamına gelecekti. Varolabilmek için kutsal bir şeylere gereksinimi olan insanlardandı o. Kendi kişiliğiyle bütünleştirebileceği bir inanç, uğrunda acı çekeceği bir ideal olmadığı zaman kendini değersiz, amaçsız ve güçsüz buluyor, kendinden neredeyse iğreniyordu. Yaşayabilmesi için bir kutsallığın kölesi olması, hem de onun uğrunda acı çekmesi gerekiyordu. İçindeki yaşam isteğini harekete getirecek, onu ortaya çıkaracak iradesi ve gücü yoktu. Fünyesi olmayan bir bomba gibiydi; inançları onun fünyesi oluyor, tembelliğini parçalayarak derinlere saklanmış olan gücünü ortaya çıkarıyordu.
Başardığımız belliydi. Tekbirler getirerek ev ev ilerliyorduk. Zaferin tadını çıkarıyorduk, aldığımız yer ne kadar ufak olsa da. İlk anda çok mutluyduk ta ki telsizden daha 19 yaşında olan, nur yüzlü, ahlaklı ve imanlı İzo'nun yaralı olduğunu duyana kadar. Yaklaşınca yanındakilerin yarasını sarmaya çalışırken zorlandıklarını gördüm, bomba isabet etmiş ve vücudun tamamında küçük yaralar yapmış, kolun çoğunu kopartmış, yalnız sinir telleriyle tutunuyordu. İnsanın aklına ölüm aniden gelir. Şehadet ve yaralanmanın lütfunu yalnız başına gelen anlar. İzo çığlık atmadı, ağlamadı, feryad etmedi, acıyı hissetmediğini sanmıştım. Yaş olarak kendisinden daha da küçük Zenga lakaplı Mirso Ramiç telaşlı ona eğildi ve öylesine nasılsın diye sordu. Sessizce sadece ''Allah'' dedi. Hastaneye götürmek için sedyeye koyarken saati sordu. Saatin dört buçuğa yakın olduğunu söyledik, o da; ''İyi, öğleyi kıldım'' dedi. Kafamda binlerce düşünce uçuşuyordu o an. Allah'ım, sana her şey için şükürler olsun, aramızda ölüm kalım anında bile namazı düşünen böyle Müslümanlar var. İzo diyordu ki: ''İyi öğleyi kıldım, ölürsem, namaz borcum olmayacak.'' O zaman sormuştum kendi kendime ya ben Allah'ım, ben yaralandığımda nasıl davranırım?
Sayfa 24
Reklam
Siyonist yahudi israilin kafir teröristleri 200 günde Gazze’ye 75 bin adet ağır bomba bıraktılar. ABD’nin 6 senede Irak’a attığı bomba sayısı 4000 yoktu. Ayrıca Irak’ın yüzölçümünü Gazze’nin 1200 katı. Bu bir savaş değil, soykırımdır. Dünyanın umarsızca izlediği bir soykırım.
Kanunların dediği gibi kavlen, kalemen ve fiilen hep ihtilâle koşan bu alevden adamın elinde ilim ve fikir bile birer bomba demekti.
Çiçek ektiler bahçelerine Yağmur yerine bomba yağmış çiçekler ölmüş Ben ölmüşüm
Günümüz çocuk edebiyatı üzerine
On dokuzuncu yüzyılın ortalarında kağıt bi­raz ucuzlayıp çocuklarda okuryazarlık oranları hızla yükselince, çocuk edebiyatı da çocuk­ların gerçekten ne istediğini dikkate almaya başladı. Peri masallarının insanı içine çeken açlığı dizginlerinden boşalıp, geliştirilen yeni matbaalarla bir araya gelince çocuk roman­larının önü açıldı. Çocuklar için
Sayfa 34 - Domingo
Reklam
Hangi bayram hangi çocuk?
Bir yanımızda çocuklar bomba korkusundan gökyüzüne bakamazken, burada biz çocuk bayramı kutluyoruz Peki tek bir sorum var, hangi bayram, hangi çocuk?
Ah Şu Lanet Başağrısı
yine başladı başım yine dünyam kapkaranlık * ne aspirin ne novaljin ne şurup eczanelik ağrı değil bu benimkisi değil dostlar ---beyin değil ----işte elektrosu
Kimi bugün beklenmedik bir ölümle ölecek. Kimi yalnız dağlar ve tarlalarla tanıdığı dünyasına bakacak. Kimi tanrısına yakaracak. Kimi bir silahla birisini öldürecek. Kimi birilerini öldürmek için bir yerlere bomba atacak. Pankart asacak. Kimi ölümle yargılanacak.
"Barıştan iyi bir şey gibi bahsedip sonra savaşı yüceltiyorlar.Öfkeye kapılıp karısını öldüren adamı aşağılıyor ama bomba atıp yüzlerce çocuğu öldüren kayıtsız askerlere tapınıyorlar."
Sayfa 240Kitabı okudu
Reklam
328 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
"Bazı günleri bazı insanlarla beraber atlatınca gerçekten atlatmış oluyoruz. Mesela sen bugün benim yanımda olmasaydın kalbimde hep bu ölmüş olan balığın yasını tutacaktım. Zaten ölecekti. Ama sen benimle olmasaydın bunu atlatamayan birisi olacaktım işte Kartal.” Bugün kalemini severek okuduğumda bir lavinalaf'ın yeni kitabı #birsu yorumuyla geldim. Yazarın daha önce üç kitabını okumuştum. Kalemi eğlenceli, kurguları size keyifli zaman geçirtiyor. Hikayemiz Nilüfer'in nişanıyla başlıyor fakat Nilüfer bu durumdan memnun değil. Peki neden bu duruma geldi işte olayların öncesine dönerek hikayeyi okumaya başlıyoruz. Nil, ailesinin ve dostlarının biriciği. Babasının en yakın arkadaşı, Alaz amcasının oğlu Kartal Dağhan'a aşıktır. Duygularını kendi içinde yaşar çünkü hem uzaktan akrabadırlar hem de Kartal'dan ufak da olsa bir ışık görmemiştir. Kartal ne zaman ihtiyacı olsa hep yanına olmuştur. Harika bir arkadaş ortamları vardır. Dostluklarını, arkadaşlarını çok sevdim. Kartal ve Nil'in ilişkisi güzel bir dostluk ama iş duygulara gelince tıkanıp kalıyorlar. Çocukluk anılarını yüzümde tebessüm ile okudum. Yazar kitabı sanki sizinle sohbet ediyormuş gibi yazmış bu da benim çok hoşuma gitti. Ve sonda bize bir bomba bırakıp devam kitabını merak etmemizi sağlıyor. Lavinaf kitaplarında sıcacık aile ortamı ve sizi mutlu edecek aşk hikayeleri olur. Bu kitabı da kesinlikle tavsiye ederim. Yayın hayatına merhaba diyen lollayayinlarinj güzel baskıları ve sunumları için tebrik ederim.
Bir Su Bitkisinin Hatıraları
Bir Su Bitkisinin HatıralarıLaviniapiaf · ‎Lolla Yayınları · 202411 okunma
Küçük yaşta "savaş"ın anlamını daha yeni öğrenerek, büyük bir sorumluluk alarak tüfek sesi duymak, bomba sesi duymak, ölen arkadaşının yüzüne bakmak, stres içerisinde emir almak ve en önemlisi: Belki bu cepheden dönemeyeceğini bile bile bir millet için savaşmak zordur! Herkes yapamaz. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'mız kutlu olsun.
İlk bakışta bomba sanki boş alana düşmüş gibi düşünebilirsiniz. Maalesef burada bombalanan insanla dolu bir ev, Fakat ne ev kaldı ne de insanlar, hepsi bir anda yok oldu..
BM İsrail'in yüzlerce defa Filistinli çocuklar üzerine bomba yağdırması karşısında kınama kararı bile alamıyor. Nerde o kutsal insan hakları, nerde demokrasi havarileri.
Sayfa 52 - DergâhKitabı okuyor
Resim