Acaba insanlar, bilhassa da görece yoksul ve güvencesiz hayatlara sahip olanlar, insanın insana düşman (ya da en azından rakip) olmasının istisna değil kural olduğu ve bu kuralın yalnızca düzenin ideoloji aygıtı tarafından her medya kanalından yapılan bombardımanla değil, hayatın olağan maddi işleyişi tarafından sürekli hatırlatıldığı bir dünyada, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edemez hale geliyor olabilir mi?
Sayfa 284 - Yazılama Yayınevi, 3.Baskı, Aralık 2022
Bize hep başarı hikayeleri dinleyip ilham alabilmek öğretilmiş. Bu hikayelerin hemen hepsinde kahraman istediğine ulaşır ve mutlu son. Sonra yeni istekler, hedefler vs. Örnek, tedx konuşmaları. Peki bu istisna ve yüzeysel kısım olabilir mi? Hangi başarı olursa olsun, sadece size bağlı olmayıp şansın da biraz sizden yana olması gerek. Sınavı geçmek mi? Sınav yerine giderken, önündeki araçlardan birinin kaza yapmayıp trafiği kitlememesi ve sizin o sınava yetişmeniz de bir şans. Ve elinizde olmayan, yaratamadığınız bir şans.. Peki bu durumda, elde ettiklerimizi ne kadar sahiplenebiliriz? Ya da elde edemediklerimiz, ne kadar bizim olmayabilir? Ne kadarına "benim, ben yaptım" diyebiliriz? Ya da büyük kısmını gerçekten siz başardınız diyelim, peki ya size ait olan büyük kısmı, payı çok daha az olan şans sağladıysa? Yine aynı örnek, kazanabilecek kadar çok çalıştığınız o sınav; o kaza olup o trafik kitlenip yetişemediyseniz.. Başarısızlık öyküleri dinliyorum. Dibe vurmuşları.. Dipten geri çıkabilenleri değil. O dibin içerisinde kendisine bi yaşam kurarak hayatlarını devam ettirenleri.. Yenilginin garip bi sakinliği var. Kazanmak ise tanrı gibi hissettiren bir mutluluk ile aslında bir fani oluşunla çabalamanın getirdiği ve bir tanrı olamayacağını yüzüne çarpan yorgunluğun bileşimi. Uğraşıp başardıklarımı düşünüyorum.. Hadi diyelim düşülen o boşluk, hemen yeni bir hedef koymadığımdan olsun. Peki, neden başardıktan sonra gelen o iç sıkıntısı? Huzursuz eden ne beni? Ve aklıma düşer: "Dünyada belanın başarı ile satın alınan bir illet olduğunu elbet bildim."
Reklam
102 syf.
10/10 puan verdi
Sanırım en çok hanımlara seslenmiş olabilirim..
Esselâmu aleyküm ve rahmetu’llâhi ve berekâtûhû.. بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم Bu kitabı bi zamanlar öyle çok okumak istedim ki. Çıktığı yıllar instagram da elden ele gezerdi herkeste görürdüm de bi alıp okuyamadım. Sitede okumuş olanların sayılarının azlığına bakıp aldanmayın, 1k kullanmayan çok insan var kullananlara
Hz. Fatıma'nın Çeyizi ve Düğünü
Hz. Fatıma'nın Çeyizi ve DüğünüMurat Tosun · Mercan Kitap · 2020415 okunma
448 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Aslında Avukatlar birer psikolog mudur!?
Yazarın Nietzsche Ağladığında kitabını okuduğumda, zerre okuyamadığım felsefeyi yalın diliyle anlatabildiği için çok sevmiştim Yalom'un kalemini. Çok benzer bir şekilde, bu kitapta da Psikoloji alanı aynı basitlikte ele alınmış. Psikologların el kitabı olabilecek, alanın tarihini, inceliklerini ele alan bir kitabı, benim gibi alanla ilgisi
Divan
DivanIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 20215.3k okunma
GAYB MESELESİ
Gaybı Allah bilir ama Nur Risaleleri'nden yaptığımız bu alıntılardan, evliyanın gaybı bildiği sonucu çıkmaktadır.(Hâşâ) Nitekim bu kanaat Nur Risaleleri'nde açık olarak belirtilmiştir: Madem Hz. Ali (R.A.) "ene medînetu'l-'ilmi ve 'aliyyun babuha" hadisine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak
Sayfa 216 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
Reklam
123 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.