Neden bu kadar acı veriyor dünyayı sevmek.
16Temmuz
Kazayla elim onun parmağına dokunduğunda yada ayaklarım kazayla onunkine değdiğinde kalbim nasılda çarpıyor sanki bir fırından geri çekiliyorum ama gizemli bir güç beni ileriye doğru tekrar itiyor ve hislerim karmakarışık durumda masum bilinçsiz kalbi bu ufak farkindaliklarin bana ne kadar acı çektirdiğini asla bilemez.
Reklam
Bayram , iki yüzyıldır islam dünyası için, içi acılıklarla dolu bir yemiş gibi sunulmakta kader tarafından bize. Ne kadar çelişkili bir psikolojiyi yaşıyoruz bayramlarda! Gereğince üzülemiyoruz, ne de olsa bayramdır diyoruz, gereğince sevinip neşelenemiyoruz, gözlerimizin önünde islâm âleminin her tarafındaki trajik levhalar canlanıyor. Filistin'de, Gazze'de esaretin en acı, en hor hakir kılıcı türü altında ezilen müslümanlar geliyor gözümüzün önüne. Beyrut geliyor, Afganistan'da on yılı aşan savaş ve savaşın yıkıntıları geliyor. Tütmez ocaklar, sahipsiz yetimler geliyor aklımıza. Haykırarak ağlamalı mı bayram gününde. Bu da olmaz. Çünkü: bayramın da bir hakkı var üstümüzde. Bayram şekerini zakkum meyvesi yapamazsınız. Gecenin gece, gündüzün gündüz olduğu gibi, bayramın da bayram olması lâzım, hiç olmazsa bir nisbet derecesinde.
Sayfa 126 - Diriliş Yayınları
İnsan, bütün bunları yaşadıktan sonra nasıl sever, sevmek neden bu kadar acı veriyor..
Sayfa 58 - Benim İşim Mihnet İle Zor DeğilKitabı okuyor
Oğuz Atay, Batı-Doğu...
Osmanlı-Türk yazarlarının Avrupa’yla karşılaşmalarının tarihi kadar eski olan, akıl-duygu karşıtlığıyla eşleştirilmiş bu Batı-Doğu karşıtlığı, bir yanda soğuk bir Batı, bir yanda sıcak bir Doğu tahayyül etme ihtiyacı Atay'da ironiyle kırılarak da olsa varlığını sürdürür. Batılının incelemekle, değerlendirmekle yetinen bakışında apaçık bir duygusuzluk seziyordur Atay. Günlük'teki ünlü cümleler şunlar: "Amerikalı, Avrupalı kendi dışındaki kültürleri sadece inceler, bizim samimiyetimiz ve sıcaklığımızla benimsemez. Bu soğuk ve mesafeli bir davranıştır... Bir Afrikalıyı, bir Hintliyi, bir Çinliyi, bir Rus'u, bir Türk'ü hissedemez içinde. Her şeyi bir anatomi masasına yatırır, kusurları ortaya koyar, sahip olabilecekleri alır - mülkiyet duygusu. Edebiyatta bile çıkarına bakar. Bir Puşkin'i anlayamaz. Dostoyevski'ye, Tolstoy'a yaklaştığı gibi yaklaşamaz. Biz Steinbeck'in pamuk ve şeftali toplayan işçileriyle birlikte acı çekeriz, Hamlet'in meselesine katılırız. Palto bizi derinden sarar. BATILI DEĞERLENDİRİR, BİZ SEVERİZ."
Sayfa 58 - Metis Yayınları, 1. Basım, Mart 2008Kitabı okuyor
Arkasından bakarken, cevabı bildiğim ama hiçbir vakit emin olamadığım için, kendimi yarın sabah yine gelecek mi diye endişelenenirken yakalıyorum. Göğsümün sol yanında kesif bir sızı duyuyorum. Tutunduğum andan taştığımı, zamanı ileri alıp başka bir ana varmayı arzuladığımı seziyorum. Bir an önce yarın olsun duygusundayım. Bir an önce yarın gelsin, peri gelsin, yine gelsin, sası hayatıma kırık dökük de olsa bir parça ışık versin… Bu karanlık garda, nicedir her sabah onu beklediğimi, dahası bundan sonra da her sabah onu bekleyeceğimi kendime, sadece kendime, sessizce itiraf ediyorum. O zaman acı bir tebessüm yeşeriyor dudağımın kenarında. Beklemek ne kadar sürer anlıyorum. Bir ömür ve hatta belki sonrasında da. Beklenen gelene kadar değil, gelmeyişi boyunca.
Sayfa 167 - Hep Kitap
Reklam
´Kitaplar yüzünden çok acı çekiyorum Esat Ağabey` derdi. Sanki hepsi benim için yazılmış. Bu kadar insanı birden canlandıramıyorum: hepsini birbirine karıştırıyorum. Gülünç oluyorum.
"O günlerde annem bana sık sık, "Mutlu olduğun sürece fakir olmak utanılacak bir şey değildir," derdi. Beni teselli etmeye çalışıyordu. Bu kadar acı çekmemin nedeninin yoksulluk olduğunu düşünüyordu. Aslmda yüreğimde sadece babamın acısı vardı. Bir anlamda babam benim yüzümden ölmüştü."
Duygusal Şantaj nedir?
Duygusal şantaj, bize yakın insanların, istediklerini yap­mazsak, bizi cezalandırmakla -doğrudan ya da dolaylı olarak- tehdit ettikleri güçlü bir insan kullanma biçimidir. Her türlü şantajın özünde, birçok yolla anlatılabilecek tek bir temel tehdit var­dır: "İstediğim gibi davranmazsan, acı çekersin." [...] Duygusal şantaj da bizi canevimizden vurabilir. Duygusal şantajcılar, onlarla olan ilişkimize ne kadar değer verdiğimizi bilirler. Zayıf noktalarımızın farkındadır­lar. Çoğu kez en derin sırlarımızı bilirler. Böylece, bize ne kadar ilgi ya da sevgi duyarlarsa duysunlar, istediklerini elde edeme­yeceklerinden korktukları an, onlara boyun eğmemizi sağlaya­cak tehditlerini güçlendirmek için bu özel bilgileri kullanmaktan kaçınmazlar. Şantajcılarımız sevgi ya da onay istediğimizi bilir. Böylece bizi bu sevgi ya da onayın musluğunu kapamak ya da tümden kesmekle tehdit edebildikleri gibi, bunu kazanmamız gerektiğini de duyumsatabilirler.
Sayfa 9 - Altın KitaplarKitabı okuyacak
Doğrular seni istemediğin yollara çıkardığında yalanları özlüyordun. Ve şimdi kalbim bu kadar acı çekerken o yalanı arıyordum. Bu dünya üzerinde kimsenin kimseyi sevemeyeceği kadar kadar sevdiğim o masalı.
Sayfa 668Kitabı okudu
Reklam
"İnsan doğasının," diye devam ettim. "Sınırları vardır. Yüklü acılara, neşeye ve kedere dayanabilir ancak bu ölçü geçildiği anda yok olur. Sorun bir insanın güçlü ya da zayıf oluşu değil, acılarının ölçüsüne katlanıp katlanamadığıdır. Bu acı ruhsal ya da fiziksel olabilir ve bence kendine zarar veren bir adama korkak demek, hastalıktan ölen bir adama korkak demek kadar saçmadır."
Acı çekmek insanı değiştirirmiş
Demin: "Bu kadar vak'a bu kadar zamana nasıl sığdı?" diye hayret ediyordum. Şimdi de: "Bu kadar zaman içinde ben nasıl bu kadar değiştim?" diye düşünüyorum.
Sorun bir insanın güçlü ya da zayıf oluşu değil, acılarının ölçüsüne katlanıp katlanamadığıdır. Bu acı ruhsal ve fiziksel olabilir ''Ve bence kendine zarar veren bir adama korkak demek, hastalıktan ölen bir adama korkak demek kadar saçmadır.
Kendini çalmak için yap elinden geleni, Yine de sen benimsin sonuna kadar ömrün; Hayatım sürer ancak gönlüm sevdikçe seni, Yaşamak sona erer bu sevgi bittiği gün. Artık korkutmaz beni en korkunç acı bile, Çünkü daha ilk acı benim ölümüm olur; Senin keyfine kalsam ne dert biter ne çile, Oysa şimdi varlığım işkenceden kurtulur: Artık kaygı duyamam cayarsın diye belki, Çünkü sen cayar caymaz bitmiş demektir ömrüm; Bahtın bana verdiği fırsat öyle güzel ki Nasıl mutlu sevdimse öyle mutlu ölürüm. Karanlıktan korkmamak gibi mutluluk var mı? Sen sırt çevirsen bile bunu ruhum duyar mı?
Müjgan sustu. En acı vakalar karşısında hissiz denecek kadar derin bir sükun ve tahammül gösteren bu genç kadın, çocuk gibi ağlıyordu.
Sayfa 521 - İnkılap Yayınları, Reşat Nuri Güntekin, Bütün Eserleri, ÇalıkuşuKitabı okudu
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.