Şu sıralar
Şu sıra acı O kadar gerçek , Öyle büyük ki, ne konuşmak , ne uyumak, ne dinlenmek, ne gülmek , ne sevmek istiyorum.. Bu acılardan önceki ben ve yaşamım Sanki bir yabancıya ait gibi.
Frida Kahlo
Frida Kahlo
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve
Reklam
Niye ki bunca acı? Dünya imtihan yeriydi belli, bu da bir sınav, amenna. Bu kadar sert sınanmak için ortada çok büyük bir aşkın olması gerekti; Allah'ın kuluna aşkı. Ne kadar çok sevildiğini mi bilmek istiyordu? Ve ki bunca sert bir sınavı da ancak kulun Allah'a duyduğu aşk katlanılır kılabilirdi.
Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu
Kendine İyi Bak
Kendine iyi bak bir "veda" değil "elveda" cümlesidir çoğu zaman. O üç kelimeden çok daha fazlasını gizler içinde... "Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra ben yanında olmayacağım. Olamayacağım. İstesem de istemesem de. Sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden sonra da mutlu olmanı istiyorum. Olur da bir gün
Hayatta yeniden başlamak için, en dibi görmek bu kadar acı çekmek gerekiyor muş.
Seni tamamen bıraktıktan sonra anladım ki aslında seni değil sana yüklediğim anlamı sevmişim. Bazen bir şeylerin bizim için ne denli önemli olduğunu anlamak için onlardan uzak kalmamız gerekir. Şimdi anlıyorum ki varlığın benim için o kadar da önemli değilmiş. Hayatım fazla yolunda gidiyordu ve ben bu tekdüze hayattan sıkılmıştım, üstelik dünyada bu kadar acı varken mutlu olmak bana hep bencilce gelmiştir. Bu yüzden de yaşamda tutunacak bir yücelik ararım. İnsan yaşamaktan da sıkılıyor ve ölmek için bahane arar oluyor. Benim bahanem de sendin. Senin bir suçun yok ben yaşamdan sıkılmıştım. Her şey bu kadar basit aslında biz zorlaştırıyoruz. Bundan sonrası için çok mutlu olmanı diliyorum 😄
Reklam
sevdiklerinizin kıymetini bilin
İnsan gönülden sevdiği bir kişiyi ya bedenen bu dünyada, ya da ruhen kalbinin en derinlerinde bir yerde kaybedince ve bu kaybedişin ardından da sevdiği kişiden sadece geri dönüşü olmayan acı ve özlem duygusunu duymaya başlayınca o güne kadar üzüldüğü, sevindiği ya da peşinden koştuğu dünyalık ne varsa bunların ne kadar ehemmiyetsiz olduğunu anlıyor. Bisikletten düşüp ayağını incitmiş acı duymuşsun, serçe parmağını masanın sivri köşesine çarpmışsın, mutfakta yemek hazırlamak niyetiyle soğan doğrarken elini kesmişsin; çok sevdiğin elbiseyi giymişsin, çok iyi bir işe başlamışsın; evmiş, paraymış, araziymiş, malmış, mülkmüş bunların hepsi boş geliyor artık. Bunu, annesini ya da babasını çok sevmesine rağmen onları toprağa vermek zorunda kalan kim varsa o kişiye sorabilirsiniz. Mutlak aynı cevabı verecektir. Acısı ve özlemi yüreğinden gelecek kelimeleri bastırmaz, susturmazsa eğer...
Gülünç
Utançla gözyaşlarım suratımdan kayıyor ve enseme intikal etmiş baş ağrılarım, doymaz bir arayışa sokuyor beni... tereddüt ediyorum kendimden, yoksa bir hapsi mi yaşamıştım tüm hayatım boyunca... bir çocuk büyüttüm içimde, ta ki, nefret ve hınçla doğrulmasını sağlayana kadar; belime apansız bir bıçak sokuyor, dayanamıyorum!.. Nedir bu karanlık deryanın derdi, nedir beni içten içe kemiren duyguların derdi, nedir bu sokaklarda serserice dolaşmak isteyen bedenimin derdi. Yıllarca gasbolmuşum, titriyor ve ağlıyorum burada, umutlarını ak ve pak tutan hiç kimseniz yok mu? Yok mu burada bizleri çekip bataklıktan kurtaracak, ey... yok mudur bu bataklığı kökünden kurutacak. Tedirgin bir yalnızlık söküyor yine, doğan şafaklarla etime, kemiğime. Düşlüyorum, annemi, babamı ve sokaklarda ölen kardeşlerimi... damarlarıma bir sızı çöküyor, günden boşalan karanlık; ansızın bedenimle birleşmiş halde. İşte bu, işte bu acı ve işte bu şakaklara dayanan gerçeklik; işte, geliyor olmalı ölümüm... soğuktan diş takırdatıyorum ama ne çare, bir kâbusu yaşıyorum hâlâ... Suskunlaşan bu prangalar, bir şeyler anlatmak istiyor artık... ne, ne anlatıyorsunuz sesli söyleyin! Bir çocuğu sessiz bırakmayın lütfen, lütfen!.. Zehir oldu yaşam, ben bu hayatı anlar anlamaz içimde, bir sessiz deprem sarstı tüm sevdiklerimi; çılgınlık, nehir gibi çağlarken içimizde! Tank, tüfek ve çıplanmış bıçaklar; seni, beni birbirimizden ayırdılar. Tamam, susun artık konuşmayın taş duvarlar, niyetinizi anladım dostlarım; boyalar altından gülümsüyorsunuz... ahmağın acılarına da bir bak, nasıl da kıvranıyor!
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.