Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Özgürlüğe duyulan bu büyük düşmanlığın arka planında insanları Allah’a abd/köle/kul yapma çağrısı üzerinden onları din baronlarına, rahiplere, imamlara, şeyhlere, cemaat liderlerine, dinbaz yazarlara, siyasi liderlere, 1450 sene öncesine ait şeriat kurallarına kul ve köle yapma isteği yatıyor."
Sayfa 229 - e-bookKitabı okuyor
Peyami Safa
«Bir Tereddüdün Romanı» na kadar şüpheci görünürüm. Varlığın manası üzerinde tereddütlerim olmuştur. Bu romanın kahramanı sorar: «Manaya mana veren biz miyiz?» Bu sorunun cevabı yirmi sene sonra «Matmazel Noralya'nın Koltuğunda verilmiştir. «Varlığa mana veren insan değildir. İnsana mana veren varlıktır.»
Sayfa 29
Reklam
Ah Tanrım! Altmış beş yıl bomboş yaşamışım. O kadar sene ellerimden kayıp gitmiş. Bu saatten sonra bana ne doktorlar, ne ilaçlar ne de yıllar yılı peşine düştüğüm para yardım edebilir.
Baharıma kış geldi aniden Yeşeremedim bu sene Geceler yastığımda karabasan Beceremedim desene
Sayfa 30 - Metis Yayınları / İlk Basım Kasım 2016 / Kapak Tasarımı:Emrah YücelKitabı okuyor
Bilindiği gibi bu bölge klasik Yunan-Roma devrinde Bitinya diye anılır. Uludağ’a Türkler ilk zamanlar Keşiş Dağı derlerdi. Bu Olimpos Dağı mitolojide de yer alır. Bitinya havzasını Türkler Osmanlı’dan önce almıştır. Fakat elimizden çıkmıştır. Osman Gazi kuşatmanın son gününde ölüm döşeğinde Bursa’nın düştüğü haberini duymuştur, şehri kalıcı olarak alan onun oğlu Orhan Gazi’dir. Bursa küçük bir Osmanlı Devleti’nin başkenti olmuş ve Orhan Gazi’den itibaren kısa zamanda -50 sene içinde- bir Balkan İmparatorluğu haline dönüşen Osmanlı Devleti’nin unutulmaz güzel payitahtı olarak kalmıştır.
Sayfa 172Kitabı okudu
İnce, cansız bulutlar hafifçe süzülüp dolunayın önünden akıp geçiyordu. Düşündüm ki, o güzel ay binlerce, yüz binlerce sene önce de oradaydı. Biz bu âleme gelmeden evvel yaşayanlar geceleri ona baktı. Ona bakıp iç çekti, ona bakıp umutlandı, ona bakıp dans ettiler belki de. Aynı ayı görüyorduk binlerce seneden beri. O anda İstanbul'da bir otel odasının penceresinden dışarı bakan yaralı bir kadın da onu görüyordu, biz de... Her şey aynı yerde dönüp dururken biz akıp gidiyorduk..
Sayfa 87 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
Gitmeden önce bu dört duvar arasında beni cüzam gibi ya da habis bir ur gibi içten içe yiyip bitiren dertlerimi kağıda dökmek istiyorum. Ancak bu şekilde düşüncelerimi toparlayabilirim. Amacım vasiyetname mi yazmak? Asla! Çünkü ne malım var devlere yedireyim ne dinim var şeytana vereyim! Dahası bu yeryüzünde benim için az da olsa değer taşıyan ne var ki! Hayat denen şeyden el çektim, bıraktım, elimden yitip gitsin istedim. Ben ölüp gittikten sonra bu kağıt parçaları ister okunsun, isterse sittin sene okunmasın, canı cehenneme! Ben sadece yazmak ihtiyacından, benim için aciliyet arz eden bir zaruretten dolayı yazıyorum. Buna muhtacım. Çünkü düşüncelerimi hayali varlığıma, kendi gölgeme aktarmaya eskisinden daha çok ihtiyacım var. Lambanın ışığıyla duvara düşen şu yamuk, uğursuz gölge ne yazdıysam hepsini dikkatle okuyup yutuyor adeta. Bu gölge kesinlikle benden daha iyi anlıyor onları. Ben yalnızca kendi gölgemle güzelce konuşabiliyorum. Beni konuşmaya zorlayan da oydu zaten. Yalnızca o tanır beni, mutlaka anlar.
Sayfa 42 - Kırmızı KediKitabı okuyor
Bu insanlar Yezidi değil Ezidi'dir. Altı bin yıllık bir dinleri vardır, Yahudilikten de öncedirler, Hıristiyanlıktan da, Müslümanlıktan da. (...) Ezidiler günde üç kere güneşe dönüp dua ederler, bazıları köklerinin eski güneş dinine dayandığını söylüyor. O kadar esli bir din ki herkes başlangıcını unutmuş. (...) Bunların inancına göre Tanrı ve yedi melek vardır. Baş melek de Melek Tavûs'tur yani onların söyleyişiyle Tavusê Melek. Evet, tavuskuşu biçiminde bir melek, başmelek, Tanrı insanı yaratıp da ona secde etmesini istediği zaman bunu reddetmiş, ben ateşten yaratıldım, o topraktan; ona secde etmem, o bana secde etsin, dediği için cennetten kovulmuş. İşte şeytan lafı buradan çıkıyor. daha sonra gelen dinlerde şeytan da cennetten kovulduğu için Melek Tavus'un şeytan olduğunu sanmışlar. Bunları da şeytana tapar ilan etmişler. Oysa Melek Tavus cennetten kovulduktan sonra yaptıklarına pişman olmuş, yedi bin sene gözyaşı dökmüş, dünyadaki bütün ateşleri söndürüp bütün denizleri doldurmuş. Bunun üzerine de Tanrı yani Ezd onu affedip tekrar yanına almış, başmelek yapmış. (...) Ezidilerin inancı böyle oğlum. Melek Tavus'u kutsal sayarlar, şeytan lafını ağızlarına almazlar. Melek Tavus'un iyi mi kötü mü olduğunu sorarsan, hem iyi hem kötüdür cevabını alırsın, yani hem İyiliğin, hem kötülüğün meleği. İyi insanlardır ama şeytana taptıkları sanıldığı için tarih boyunca zulüm görmüşler, bir türlü iflah olmamışlardır, soyları azalmıştır. İnsanlık ağacının kırılmış dalıdır bu zavallılar.
Her sene Hayatıma bir dönüm olacak kadar güçlüyken Hayatı değiştirebileceğime nasıl bu kadar İnanıyorum, kendime bile hâkim değilken.
193 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Dünyanın sonu geldiğinde kaç yaşındaydınız?
14 Ekim akşamındayız. Haber spikeri iklim krizi yüzünden dünyadaki yaşamın on yıl içinde sona ereceğini açıklıyor. Haberi alan herkesin içini bir korku kaplıyor. Ancak etkisi tüm insanlar için aynı olmuyor. Bazı gruplar ortaya çıkıyor. Amaçları farklı olsa da toplum onları Kaosçular olarak adlandırıyor. Farklı insanların farklı düşüncelerine şahit
Kelebekler
KelebeklerDilara Gürer · Mythos Kitap · 20239 okunma
Reklam
·
Puan vermedi
İbrahim Aksaray'ın Yenikent kasabasında büyürken Makbule ye aşık olur ama ailesi onu belediye başkanının oğlu Mahmut'a verir. Yarım kalan bir aşkın ardından 20 yaşında ayrılır memleketinden yüreği yaralıdır ne kadar uzağa gidersem daha iyi diyerek gemi kaptanı olur ve dünyanın bir çok şehrini gezer. Sıdıka ile evlenir 3 çocugu olur sene de 1 yada 2 kez gelir gider memleketine. Taa ki 30 yıl geçip emekli olduğu güne kadar uzak dursa bile unutmamıştır yaşadıklarını. Yıllar geçmiştir sevdiği Makbule vefat etmiş Mahmut ise belediye başkanı olmuştur. Memleketine döndükten sonra bir akşam arkadaşı ve oğlu ile sohbet ederken gezip,gördüklerinden,yaşadıklarından dünya görüşü degişmiştir ve bunu neler olması gerektiğini anlatırken arkadaşı da oğlu da keşke sen başkan olsan derler ve aday olmuş gibi şaka yapmak için broşür bastırırlar. Bu şakanın ardından Mahmut ve yolsuzlukları yüzünden mağdur ettiği halk bu şakayı fazlasıyla ciddiye alır ve olaylar gelişir. Açıkçası hiç böyle kapsamlı bir kitap olacağını düşünmemiştim. Gerek yazarın karakterin düşüncesi şeklinde yönetim tarzı ,halka hizmet fikirleri,yapılması gerekenleri okurken "keşke gerçekten böyle olsa" demeden geçemedim. Kısa ama etkili,vurucu bir eserdi.
Mecburen Başkan
Mecburen BaşkanHüseyin Kaya · Mythos Kitap · 20243 okunma
206 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
A. Ali Ural'dan okuduğum ilk eser. Yıllardır okumak istediğim bir eserdi, vakti zamanı bu sene içinmiş.. Kitaba başlar başlamaz elinizden ayıramıyorsunuz yani sanki seninle sohbet edermiş gibi bir his uyandırıyor. Kitap karşılık bulamamış bir mektubun kefareti olarak altmış bir mektup içeriyor . Her mektubun içeriği farklı denemelerden oluşuyor.. Kısa kısa olması, farklı bir tarzı olması ve sade olması kitabı rahatça okumamızı sağlıyor.. Beğendim. Diğer kitaplarını okumak için araştırma yapacağım :) "Sevgili Dost, Her defasında bu iki kelimeyle başlıyorum mektubuma. Çünkü bu iki kelimeden her biri, gücünü diğerinden alıyor. Sevgili olunmadan dost, dost olunmadan sevgili olunmuyor." Ah vefa, insan türünün en önemli özelliklerinden biriydin sen.. Arkaya bakmamayı başarabilenler, acaba gittikleri yere başlarını götürmeyi başarabilmişler midir ?
Posta Kutusundaki Mızıka
Posta Kutusundaki MızıkaA. Ali Ural · Şule Yayınları · 202019,9bin okunma
Sadece başka insanların törelerını dikkatle degerlendirdiğimde, onlarda bana güven verecek pek bir şey bulamadığım ve neredeyse evvelce filozofların kanaatleri arasında yapmış olduğum kadar çeşitlilik gözlemlediğim doğrudur. Öyle ki bundan elde ettiğim en büyük kazanç, bize pek tuhaf ve gülünç gelen birçok şeyin başka büyük halklar tarafından müştereken kabul ve tasvip edilmekten geri kalmadığını görüp, sadece örnekle ve âdetle kanmış olduğum şeylere körü körüne hiçbir surette inanmamayı öğrenmem ve böylece doğal ışığımızı karartabilen ve akla kulak vermede bizi daha az mahir kılabilen birçok yanlıştan yavaş yavaş kurtulmam idi. Ancak, dünya kitabını bu şekilde incelemeye ve bazı tecrübeler edinmeye çalışmaya birkaç sene harcadıktan sonra, günün birinde kendimi de inceleme ve bütün zekâ gücümü izlemem gereken yolu seçmek için kullanma kararı aldım. Bu da beni, ülkeme ve kitaplarıma yapışıp kalmaktan çok daha başarılı kıldı gibi geliyor.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.