Hayatım boyunca' diye başlıyorum cümleye. Hayatımın boyu ne kadar bilmeden, hesapsız, öylece... Bu zamana dek içimde ne varsa satırlarda can buldu. Bazısı imha oldu. Bazısı hâlâ aklımda. Bazısı notlarımda, defterimde... Bazı tutsağı olduğum şeylerin peşinden sürüklenirken, nereye gittiğimi görmeden. Önünü sonunu bilmeden... Yaşayacağın hayatın en güzel anıları çok kirliyken.. Belkide çekip gitmenin iyi geleceği sandığım bir gelecekten kendime sesleniyorum: Bilmediğin ne varsa öğrenmek için didin dur. Hayat, mücalede ile doğru orantılı. Yürümekten, koşmaktan ve en çokta düşmekten hiç yorulma. Çoğu insan konuşur durur. Bilemez kimse ne giz var yaşadıklarında. Yaşamak, mücadele etmek sana has değil. Kimseyi kırma. Kimsenin yolunda taş olma. Gökyüzünü hep sev, bir daha yağmurdan kaçma, ağaçlara küsme. Kuşlarla konuş. Kitapları dost edinmeye devam et. Kırma, tamir et herkesi en çokta kendini. Kendine şifan olmazsa kimseye olmaz. Kendini her şeye rağmen dinle ve anla. Kendini yıpratma hiçbir şey için. Su akar yolunu bulur. Yollar iste ya da isteme kaderle örülü... Kendine güzel bak. Bu izi, gizi olan bir yol. Ve unutma başrol sensin. Yıldızı mesela. Yüreğini dinle daima. Hatalarından ders çıkar. Affetmeyi sevmekten daha çok sev.
Anadolu'nun Özetini Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuyalım...
Bu ülkede, temiz yürekli, duygulu ve candan insanlar vardı. Zenginin kapısı fakire açık ve gurbet yolları sonunda mutlaka bir sıcak yurda ulaşacaktı. Orada, bütün kadınlar ana, bütün kızlar kardeş ve bütün çocuklar evlattı. Oranın taşı arkadaş, yoksulluğun derecesi bence malamdu. Fakat, bu maddi yoksulluğun içinde bir manevi varlık bulaca- gımı
Reklam
Lâ Tahzen! (Üzülme!) Üzülme! İnsanlar senin kalbini kırmışsa üzülme! Rahman, “Ben kırık kalplerdeyim” buyurmadı mı? O halde ne diye üzülürsün ey can? Gündüz gibi ışıyıp durmak istiyorsan; Gece gibi kapkaranlık nefsini yak! “Derdim var” diyorsun; Dert insanı Hak’ka götüren Burak’tır; sen bunu bilmiyorsun. Sanma ki dert sadece sende var. Şunu bil
Yaşamın anlamı, sensin Nevzat! Bazıları bu anlamı işinde, aşkında, bazıları dinde buluyor. Bazıları politikada, bazıları sanatta, hatta büyük çoğunluk futbolda. Ne bileyim, herkes kendine göre bir anlam yaratıyor işte. Eğer bu insanlar olmasaydı, bu anlamların hiçbiri olmazdı. Yaşamın anlamı insanlardır Nevzatcığım, insan!
tavşanın yedi kat derisi olduğu söylenir ya, insan yetmiş yedi kat deriyi soyunur da üstünden, hâlâ diyemez ki gönül rahatlığıyla: "İşte şimdi gerçekten sensin bu, artık bir örtü kalmadı üstünde."
Yanan kim , yandığını zanneden kim?
Biliyor musun, ben eskiden çok güzel bir çocuktum. Sahiden diyorum, bak, yollarımda çiçekler vardı, bileklerimde renk renk kurdeleler, saçlarım kısaydı ama yine de seviyordum işte şimdi olduğu gibi boğulmuyordum içerisinde. Veya ne bileyim, güzeldim işte. Şimdi olduğu gibi kalbimdeki acı yüzüme, alnımdaki çizgilere, kaz ayaklarıma yansımamıştı. Uzun uzun konuşurdum mesela, susmak bilmezdim: şimdi sade seninle olduğu gibi- şimdi ağzımı bıçak açmaz bazen ; hani görsen bu H…. mi dersin? İnsanların ellerinden tutar koşardım bir yerlere, her sakallıyı dede sanırdım. Şimdi insanlardan kaçıp sokaklarda yavaş adımlarla yürüyorum; istiyorum ki o yollar da bi’sana çıksın. Saçlarımı santim santim ölçerdim her gün, çabucak uzasın diye. Şimdi makası ben vuruyorum saçlarıma. Bak, ben sana demiyorum 'bütün bunların suçlusu sensin'. Çünkü bütün bunları yapmaya başladığımda 9, en sonuncusunu yaşadığımı sandığımda da 29 yaşında idim. Bütün bunları suçlusu benim, kabullendim. Sadece, bir kez daha aynaya sevgiyle bakabilmeyi çok isterdim. Sadece, sen bir deniz feneri gibi aydınlatınca hep ışığında tutarsın zannettim.
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.