VATAN SİZE MİNNETTAR
Kendini ateş gibi hissedenler yangından korkmazlar. Bu topraklarda bir kıvılcımla oluşacak ölüm yangınlarına hiç aldırmazlar 57. Alay komutanı Binbaşı Hüseyin Avni Bey
Sayfa 74
Bu vatan size minnettar
"Dayanın evlatlarım, vatan selameti için gayret zamanıdır" diyordu. "Cesaret ve himmetinize (çabanıza) güveniyorum, sebat ediniz. Alayımızın kuvvetleri yolda, geliyorlar."
Sayfa 149Kitabı okudu
Reklam
_Kahramanlık, ahlaki düşüncelerimde birinci sıraya geçti. Kendi kendimi zor idare edebilen küçük bir lider olmuştum. Konuşma yeteneğim babam tarafından takdir edilmiyordu. Ailem davranışlarımdan dolayı endişeleniyordu. Konuşma hevesim kaybolurken, askeri kitapları okuyordum. _Hiçbir vakit suya sabuna dokunmayan gevşek insanların arasında
Mehmet Akif Merhum'un Ardından
Ölümünle kaçırdın ağzımızın tadını, Neden gizleyip durdun bu acı maksadını? Sezdirmeden koyuldun ebediyet yoluna, Anıyoruz ardından -ağlayarak- adını. Tabutun başımızda, gözyaşıyla yürüdü. Savrulan ahlarımız mezarını bürüdü. Çekildin sen bir avuç toprağın hârimine, O kadar ağladık ki, gözlerimiz çürüdü. Neden bilmem Yaradan, mezarını er kazdı?!Sana canlar verilse, kurban olunsa azdı. İstiklal'in Marşı'nı, Ordunun süngüsüne, Senin çelik kalemin, zırhlı parmağın yazdı. Sen ey kahraman şâir,cihan kadar ağırdın! Gürüldedin, milletin zincirlerini kırdın! Ufuklardan saldıran çılgın istilâlâra, Yanardağlar kesildin, devler gibi haykırdın! Bir elinde kalemin,o bir elinde Kur'an, Dolaştın cephelerde, şehirlerde durmadan. Şahlanan, şahlandıran Mehmetçiği sen oldun! Minnetdar sana millet, minnetdar sana vatan! Sen ey Âkif, büyüksün! Büyük değerin vardır! Bunu takdir etmemek bize en büyük ârdır! Gömüldün Çanakkale Şehitleri yanına, O kadar ulusun ki, sana fezâlar dardır! Uyu artık haşre dek, İlahî makberinde, Ruhun yüzsün Allah'ın Rıdvan-ı Ekberinde!
Konya, 12.10.1933 Sarsılmaz bir iman ve iradeye malik ateş zekâlı hocam!İlk hitabım pek uzun ve ihtimal ki biraz da abes kaçacak. Fakat ne olursa olsun büyükler küçüklerin böyle aykırı ve taş­kın hareketlerini mazur görürler. Size bundan evvelki mektu­bumu cidden, dediğiniz gibi, tuhaf bir zamanımda yazmış ol­sam gerek. Ben de işin farkında
Merhumun cenazesinin mezarlığa defnedilme vakti geldiğinde köylü gençlerden biri öne çıkıp şu konuşmayı yapmıştı; "Bizler köy tarlalarından, ormanlardan geldik. Seni son yolculuğuna uğurlamak üzere sıradan çelenkler, çiçekler getirmedik. Zira köylerimiz cenaze merasimine Suomi'mizde yetiştirdiğin bahçenden birer canlı çiçek olarak bizleri gönderdi. Huzur içinde yat milletimizin büyük bahçıvanı! Namuslu, bilgece emeğini minnetle anıyoruz. Sen gerçek bir halk hekimiydin: Yüz binlerce köylüyü tedavi ettin. Damarlarımıza taze, temiz kan verdin. Kaslarımızı ip gibi büktün. Vatana mükemmel nesiller kazandırdın ve bize çalışma sevincini tanıma fırsatı sağladın. Bu minnettar halk senin heykelini dikmek istiyor. Sen de bunu hak ediyorsun, ama senin en güzel heykelin bizleriz. Bizler yeni bir toplumun ürünüyüz, aynı zamanda bu yeni hayatın yaratıcısıyız. Kadın ve erkek yeni ve sağlıklı gençler olarak hepimiz bütün Fin aydınlarına, vatana ve kendi halkına nasıl hizmet edilmesi gerektiğini hatırlatan birer canlı anıt olacağız. Zaman geçtikçe senin adın tedavi ettiğin halkın zihninde ve kalbinde daha da parlayacaktır. Ne bir Caesar ne de bir Napoléon oldun. Başkalarına ait bir karış toprağı işgal etmedin, bir damla kan dökmedin ama vatana binlerce sağlıklı, güçlü, faydalı ve çalışkan eller kazandırdın. Milletin sağlığı için mücadele eden büyük kahramanın şanı sonsuza dek yücelsin! Seni saygıyla selamlıyoruz."
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam