Sekiz yıl sonra çiçeklenen aşkımızı coşkulu bir şekilde değil, yorgun bir arkadaşlık gibi ihtiyatla yaşıyorduk. Bu sekiz yılda yaşadıklarımız, içimizdeki aşkı derinlere bir yere itmişti. Aşkın varlığını, onunla en az ilgilendiğimiz zamanlarda bile hissediyorduk, ama evlenmeden daha fazla yakınlaşmanın tehlikelerine Füsun'un hiç girmek istemediğini görüyor, içimden hiç eksik olmayan ona sarılma, onu öpme isteğine ben de direniyordum. Evlenmeden önce çiftlerin kendilerini kaybedip düşüncesizce sevişmelerinin daha sonra evliliğe mutluluk getirmeyeceğini, tam tersi bir hayal kırıklığı ve iç sıkıntısı yaratacağını düşünmeye başlamıştım. Hâlâ arada bir orada burada gördüğüm Piç Hilmi, Tayfun, Mehmet gibi randevu evlerine giden, zamparalıklarıyla övünen arkadaşlarımın da biraz ruhsuz olduklarını düşünüyordum artık. Füsun ile evlendikten sonra takıntılarımı unutacağımı, bütün arkadaşlarımı ve eski çevremi mutlulukla ve olgunlukla kucaklayacağımı da hayal ediyordum.
Sayfa 411 - Yapı Kredi Yayınları, 36.Baskı, Eylül 2023
Ezidi ve ezidi tarihi
Bir kere yezidi sözünden başlayalım. Bu insanlar yezidi değil ezidi'dir. 6.000 yıllık bir dinlerii vardır, yahudilikten de öncedirler hristiyanlıktan da müslümanlıktan da. Ezidiler günde 3 kere güneşe dönüp dua ederler, bazıları köklerini eski Güneş dinine dayandığını söylüyor. O kadar eski bir din ki herkes başlangıcını unutmuş. Bizim burada
Reklam
Sonra ne gördüm bil bakalım! Bir uçurtma! İlk kez seninle birlikte görmüştüm geçen yıl. Ben ne olduğunu bilememiştim de sen demiştin uçurtma diye. Kocamandı senle gördüğümüz. Bizim göğümüzdeydi hem. Bu seferki o kadar büyük değildi. Ama maviydi onun gibi. Abiye dedim ki: "Bak uçurtma kaçmış!" "Hani bakayım! Nereden kaçmış?" "Bizim göğümüzden kaçmış. Ama onu sakın vurma!" Ağabeyin gözleri doldu ben böyle deyince. Bana simit aldı. Babam gibi. Ağabey uçurtmayı vurmadı. Belki annemi de vurmazdı. O uçurtma nasıl kaçmış İnci?
Otuz Beş Yaş
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Sayfa 227
Sakın beni hoppa, gelgeç gönüllü bir kız sanmayın. Bu kadar kolay unutup ihanet edeceklerden değilim.Onu tam bir yıl sevdim. Tanrı adına yemin ederim ki, ona ihanet etmeyi aklımdan bile geçirmedim.Ama ol­sun,o beni hor gördü, benimle alay etti, Tanrı kusuru­nu bağışlasın.Beni incitmekle, kalbimi kırmakla eline ne geçti? Hiç!.. Artık sevmiyorum onu.Çünkü ancak beni anlayan yüce gönüllü, soylu bir insanı sevebili­rim. Çünkü ben de öyleyim, o bana layık degil! Neyse, Tanrı kusurlarını bağışlasın.Yanıldıgımı anlamakta geç kalmaktansa böylesi daha iyi. Artık tanıyorum onu. Bitti her şey ...
Romanın Hazırlanması ve Yayını Bozkurtlar Diriliyor romanının yazımı 15 Nisan 1949'da bitmiştir. Hacaloğlu'nun kitabında 19 Ocak 1946 ile 16 Aralık 1948 tarihleri arasında Atsız'ın sadece sekiz mektubu vardır. Bunların hiçbirinde bu romanı yazdığından bahsetmiyor. Şüphesiz daha pek çok mektup olmalıdır. Nitekim Hacaloğlu,
Reklam
Romanın Hazırlanması ve Yayını Bozkurtlar Diriliyor romanının yazımı 15 Nisan 1949'da bitmiştir. Hacaloğlu'nun kitabında 19 Ocak 1946 ile 16 Aralık 1948 tarihleri arasında Atsız'ın sadece sekiz mektubu vardır. Bunların hiçbirinde bu romanı yazdığından bahsetmiyor. Şüphesiz daha pek çok mektup olmalıdır. Nitekim Hacaloğlu,
DEVLET UĞRUNA KENDİNİ FEDA EDEN KAHRAMAN: URUNGU (BOZKURTLAR DİRİLİYOR) Olay Örgüsü İncelemeye geçmeden önce yine uzunca bir özet verelim Kür Şad ihtilali, Çin Kağanı Tay-tsung'u korku ve endişeye kaptırmıştır. Ne yapılacağını görüşmek üzere nazırlarını sarayda toplar. Çeşitli fikirler ileri sürülür. Sonunda Gök Türklerin Çin'den
"Acı çekmek bir yanlış anlamadır"
"Acı var," dedi Shevek ellerini açarak. "Gerçek. Ona yanlış anlama diyebilirim, ama var olmadığını veya herhangi bir zamanda yok olacağını varsayamam. Acı çekme, yaşamamızın koşulu. Başına geldiği zaman fark ediyorsun. Onun gerçek olduğunu anlıyorsun. Tabii ki, tıpkı toplumsal organizmanın yaptığı gibi, hastalıkları iyileştirmek, açlık ve adaletsizliği önlemek doğru bir şey. Ama hiçbir toplum var olmanın doğasını değiştiremez. Acı çekmeyi önleyemeyiz. Şu acıyı, bu acıyı dindirebiliriz, ama Acı'yı dindiremeyiz. Bir toplum ancak toplumsal acıyı gereksiz acıyı dindirebilir. Gerisi kalır. Kök, gerçek olan. Buradaki herkes acıyı öğrenecek; eğer elli yıl yaşarsak, elli yıldır acıyı biliyor olacağız. En sonunda da öleceğiz. Bu doğuşumuzun koşulu. Yaşamdan korkuyorum! Bazen ben- çok korkuyorum. Herhangi bir mutluluk çok basit gibi geliyor. Yine de her şeyin, bu mutluluk arayışının, bu acı korkusunun tümüyle bir yanlış anlama olup olmadığını merak ediyorum... Ondan korkmak veya kaçmak yerine onun... içinden geçilebilse, aşılabilse. Arkasında bir şey var. Acı çeken şey benlik; benliğin ise- yok olduğu bir yer var. Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Ama gerçekliğin, rahatlık ve mutlulukta görmediğim, acıda gördüğüm gerçeğin, acının gerçekliğinin acı olmadığına inanıyorum. Eğer içinden geçebilirsen. Eğer sonuna kadar ona dayanabilirsen."
Ramazan Müslümanlığı
Mevsim elbisesi giyme kabilinden olan bu tür dindarlığa ben her yıl şaşardım.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.