Üstat kendine göndermeyi de estetik yapmış
Ben de düşünüyorum, dolayısıyla varım ama kimim? Galata'da Yelkenci Hanı bitişiğinde ikamet eden Uzun İhsan Efendi mi yoksa bugünden tam üç yüz sekiz yıl sonra sözgelimi İzmir'de oturan mahzun ve şaşkın adam mı?
Ne var ki ben, kendimle ilgili bazı meseleleri hala çözebilmiş değilim. Rendekar düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor. Ben de düşünüyorum, dolayısıyla varım, ama kimim? Galata’da, Yelkenci Hanı bitişiğinde ikamet eden Uzun İhsan Efendi mi, yoksa bugünden tam üç yüz sekiz yıl sonra, sözgelimi İzmir’de oturan mahzun ve şaşkın adam mı? Hangimiz düş ve hangimiz gerçek? Düşünüyorum, o halde ben varım. Düşünen bir adamı düşünüyorum ve onun, kendisinin düşündüğünü bildiğini düşlüyorum. Bu adam düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor. Ve ben, onun çıkarımının doğru olduğunu biliyorum. Çünkü o, benim düşüm. Varolduğunu böylece haklı olarak ileri süren bu adamın beni düşlediğini düşünüyorum. Öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum.
Reklam
Eski zaman masallarının Leyla'yı aramak için sahralara düşen Mecnun'unu ara sıra tatlı bir rikkatle hatırlardım.Bugünden sonra onu bıraktım.Yeni zamanların mezarlıklarla dolu,karanlık köylerinde bir imkansız aşk rüyası arayan bu berrak ela gözlü,ipekli renkli masum,kibar küçük ''Leyla''sını sık sık hatırlamaya başladım.
Sayfa 117Kitabı okudu
Bütün Yönleriyle Kürt Meselesi...
ZENDPRESS – Cumhuriyet ayaklanmaları döneminde İslâm’ın tavrı hiç de olumlu değildi?.. Şeyh Said’e tutum daha çok İslâmî temeldeydi. Ama gerek Bediüzzaman’ın tavrı açık ve onaylayıcı değildi, gerekse İslâmcı kesimler devletle işbirliği durumundaydılar?.. Nasıl açıklanır?.. SALİH MİRZABEYOĞLU – Cumhuriyet ayaklanmaları döneminde İslâm’ın tavrının
Artık Baba’nın yanıldığını görebiliyorum; bir Allah var, her zaman da vardı. O’nu burada, bu umutsuz, yılgın koridordaki insanların gözlerinde görebiliyorum. Burası Allah’ın gerçek evi; O’nu kaybedenler O’nu yine burada bulabilir, göz kamaştırıcı ışıkları, göğe yükselen minareleriyle o beyaz camide değil. Allah var, olmalı. Şimdi dua edecek, ona yakaracağım; bunca yıldır O’nu ihmal ettiğim, yalan söylediğim, ihanet ettiğim, hiçbir cezaya uğramadan, özgürce günah işlediğim için... Bir de O’na, bunca zaman görmezden gelip şimdi sıkışınca, sırf ihtiyaçtan başvurduğum için beni bağışlamasını isteyeceğim. Kitabın söylediği kadar merhametli, verici ve rahim olduğu için O’na yalvardığımı açıklayacağım. Başımı eğiyor, yeri öpüyor, söz veriyorum; zekat vereceğim, namaz kılacağım, Ramazan’da oruç tutacağım, Ramazan bittikten sonra da orucu sürdüreceğim. Kutsal kitabındaki hiçbir sözü unutmayacak, çöldeki o boğucu kentte, hacca gidecek, Kabe’nin karşısında diz çökeceğim. Bütün bunları eksiksiz yapacak, bugünden başlayarak her gün O’nu düşüneceğim. Yeter ki duamı kabul etsin, şu tek arzumu yerine getirsin: Hasan’ın kanı elime bulaştı; oğlunun kanının da bulaşmaması için sana yalvarıyorum.
Sayfa 346
Küçük Murya’yı babası pek dövüşken yetiştirmişti. Büyük bir adamın kendisine saldırdığını, ondan nasıl olsa dayak yiyeceğini anlayınca hemen yerden bir taş kaptı ve yaver Sabba’nın kafasına indirdi. Murya attığı taşla yaverin alnını yardı. Fakat bunun ceremesini babası çekti. Çünkü Sabba kırala bir vatan haininden bahsedince bir yığın asker
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.