Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İstemeye hakkım var mı bilmem, ama seni yürekten ilgilendiren şeyleri, başkalarına anlatmaktan kaçınacağın şeyleri duymak isterdim. Anlat bana...
Ama iç açıcı görüntüler de yok değildir: güzellik, ölümle içiçe yürür burada.
Reklam
Seslerin, (kantolar, balalaykalar, ud taksimleri, valensiya) deniz altındaki bir kanaldan cızırtılı ve tiz geldiği, aynen yansıdığı taş plaklarda, taşbasması kitaplarda.
Gül Geçiti'nde, Krizantem Geçiti'nde , çiçekler alınır, çiçekler satılır, mavilikler takas edilirmiş. Hele yaz geceleri, Türkçe sözlü, soylu beyaz-Rus kadınlar, mermersi kollarındaki incecik askıları gevşetip lacivert taşından bir geceye süzülüverirlermiş.
Bu dip-çiçekleri (ihtiyar mavi-uçlulardan öğrendiğimize göre) eski günlerdeki görkemli çiçeklerin solgun anılarıymış. Zamanla maydanoza, tereye, rokaya, radikaya, ebegümecine, riganiye, naneye, dereotuna, ve melissaya dönüşmüşler. Çünkü eskiden, Rumca adlarını bilmediğimiz ve tam on üç rüzgarın çarpazlama kestiği sayısız geçitte çiçek pazarları kurulurmuş.
Düşün çırpıntıları, som bir taş oldu, yüreğinin kesesinden koptu, yüzeye doğru ağmaya başladı.
Reklam
'' Hayvanlar, gelişme çağında bağlandıkları yerlerden çıkmamak için vahşi bir direnç gösterirler. Oralarda edindikleri adetlerince yaşarlar, üstelik kendilerini güven içinde duyarlar. Değişmez bir güvenlik kanunu, her hayvanı koruyucu bir kuşak gibi sarar. Bu kanun, sayısız insanların ölümüne yol açmıştır. Boğa, arenaya girer girmez, çocukluğunun o koruyucu kuşağı yeniden onu sarıverir ve İspanyolların Querencia dedikleri o alan, pistin en tehlikeli kesimi halini alır; çünhü onun hayali sınırı aşıldı mı, hayvan beklenmedik bir boşalma gösterir. Bu ölüm coğrafyası bilinmediğinden, matador, hasmını bu güvenlik kalesinden dışarı atamamışsa, tam ona hakim olduğunu sandığı anda, vahşi hayvanın beklenmedik bir saldırısının kurbanı oluverir."
Ölü bir zamansızlık kokusu dolanıyordu Ada'da. Yaz, çekilmiş bir diş gibi yokluğuyla zonkluyordu.
Sözde köylülerin sınıf atlama çabaları, iyi yemeklere, lüks lokantalara, okumuş kadınlara düşkünlükleri! Seviştikleri ki şileri saymamaları, saydıklarından ürkmeleri? Anlaşılan, bu toplumu yalnız benim sınıfımın yağmaladığını düşünmüştüm. Cezam azdı bile.
Reklam
Alt sınıflardan gelip başarıya ulaşanları, kendilerini devrimci, eylemci sananları, yedikleri çanağa, yaşadıkları aşka utanmadan tükürenleri, savundukları düşüncelerle yaşam biçimlerini asla yan yana götürmeyenleri, götürmek istemeyenleri ağzım bir karış açık dinlemiştim. Hepsinden ben, benim sınıfım sorumluydu. Onların benim bin güçlükle sıyrıldığım düzmece değerlere yapışmaları hiç mi sarsmamıştı beni?
Benim önemli saydığım günleri hiç unutmayan, beni sevindirecek ayrıntıları kollayan, düşüncelerime hep saygı gösteren gençlik arkadaşlarımı silip atmıştım. Sınıfdaşlarımı. Tutarlı sınıfdaşlarımı. Bir arada kalıp bir yozluğu körüklememeliydik. Küçük burjuvaca duygularımıza saplanmış kalmamalıydık. Tek başına, eldeğmemişliğimizi, cesaretimizi denemeliydik. Dürüst, ödünsüz, gözden çıkarıcı bir yaşam sürdürmeliydik. Demek onları bir çeşit sayrılık gibi atmıştım bedenimden, kafamdan. Çevremi boşaltmıştım. Yalnızdım.
Sen bizlerden bile isteye koptun ... Senin deyiminle, "yoz ilişkilerden, kentsoylu hüzünlerinden.
Nerde uyuz, gözlüklü, ergenlikli bir oğlan, sen orada. Nerde sakat, yaralı bir hayvan, sorunlarının altından kalkamayan yaralı bir insan, sen orada.
Aslında çalışmıyorum denebilir. Çevren geniş olacak, yüreğin de. O zaman sırtını sıvazlıyorlar.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.