Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
...ne bilginin ne de cehaletin önemi vardı: açıklamaların ve nedenlerin dünyası, varoluşun dünyası değildir. Bir daire saçma değildir; düz bir çizginin bir yere doğru dönüşüyle kolayca açıklanabilir. Ama bir daire aynı zamanda var olan bir şey değildir.
Sayfa 190Kitabı okudu
“Biliyorum. Bana tutku verecek herhangi bir şeye ya da kimseye artık rastlamayacağımı biliyorum. Birisini sevmeye kalkışmak önemli bir işe girişmek gibidir, bilirsin. Enerji, kendini veriş, körlük ister… Hatta başlangıçta, bir uçurumun üzerinden sıçramanın gerektirdiği bir an vardır. Düşünmeye kalkarsa atlayamaz insan. Bundan böyle artık bu gerekli sıçrayışı yapamayacağımı biliyorum.” Sartre/ Bulantı
Reklam
Yanlızlığın doldururken içimi Izliyorum yavaşça gidişini Görüyorum rüyanın bitişini Karanlığın içine usulca sinişini Günler, haftalar, aylar geçiyor Acı veren gerçek her gün sensiz doğuyor Bir el var sanki, beni yavaşça boğuyor Acı veren gerçek her gün sensiz doğuyor Sen aslında sen, sen değilsin Sendeki ben de ben değilim Bir sen var bende senden farklı Bir ben var sende benden ayrı Kabul et artık o da tıpkı senin gibi Sürdürüyor insan denen neslini Kırıyor, vuruyor, yıkıyor, döküyor Söküyor, alıyor, kaçıyor, gidiyor Arar, sorar belki bulursun Bulunca elbet durulursun En sonunda gururuna kapılıp gider Kaybolursun Belki de hislerim oldu bir saplantı Yavaşça öldüren bir bulantı Acılarla dolu pis bir kalıntı Bitmez oldu lanet olası bu takıntı files.fm/f/2xqvu6qwac
Tutkum ölmüştü artık. Yıllarca onunla dolup sürüklenmiştim, ama şimdi içim bomboştu. Bu yetmiyormuş gibi tatsız tuzsuz, koskoca bir düşünce de kayıtsızca durmuştu karşımda. Ne olduğunu pek bilmiyordum bunun, ama içimi öyle daraltıyordu ki bakamıyordum.
"Öyle yorgunum ki, huzur bulamıyorum artık. Yaklaştığım her şey yalnızca bir bulantı ve daha uzağa kaçmam gerek."
Reklam
Düşünmek istemiyorum. Düşünmek istemediğimi düşünüyorum. Düşünmek istemediğimi düşünmemem gerek.
Onu hiçbir şey durduramaz ama her şey kırabilir.
Sayfa 41
260 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
“Bütün insanlar ve nesneler, bilincimizde bir anlam ifade ettiği sürece mi var olduğu kabul edilebilir?” Jean Paul Sartre’nin bu ünlü eserinde bu sorunun cevabını arıyoruz. Varoluşçuluk kuramının öncülerinden Sartre’nin eseri, Fransa’nın Bouville kentinde yaşayan Roquentin adlı ana kahramanın günlüklerinden meydana gelmektedir. Bu günlüklerde Roquentin, günlük yaşamı içerisinde karşılaştığı insanların, gördüğü ve dokunduğu nesnelerin, nihayetinde kendisinin varoluşunu irdelemektedir. Bir başka ifadeyle varoluş, insanlar da dahil olmak üzere nesnelere bir anlam yükleyebildiğimiz sürece anlam taşımaktadır. Diğer türlü ne nesnelerin ne de insanların varlığının herhangi bir hükmü bulunmaktadır. Bu yönüyle varoluşçuluk, bir anlamda nihilizmle (hiççilik) paralellik göstermektedir. Nitekim Roquentin, kendi varoluşunun anlamsız, kendi deyimiyle “fazlalık” olduğunu fark ettiğinde esere adını veren “Bulantı” olarak tanımladığı hezeyanlara kapılmaktadır. Eserde yer yer günlük gelişmelere ve diyaloglara da yer verilmekte ancak eserin doğası gereği bu gelişmeler ile diyalogların hangisinin hayal, hangisinin hayal olduğunu anlamakta güçlük çekebilirsiniz. Bu bağlamda eserde sürreal bir hikayecilik tarzı içerdiği söylenebilir. Sartre’nin ilk okuduğum bu eser, yer yer ağır ilerlese de felsefi bir eser olduğunu bildiğimden bunu doğal karşılayarak esere devam ettim. Ağır dediğime bakmayın, kesinlikle sıkıcı değil. Eseri okuduğuma son derece memnunum. Felseye ilgi duyan; hayatın, insanın, nesnelerin ve kendi varlığının anlamını irdeleyen herkese de tavsiye ederim.
Bulantı
BulantıJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 202122,9bin okunma
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.