İnsandan mahrum bir cehennem karanlığında, nasıl da bulduk birbirimizi...
yaşamayı biz seçmedik, kendimizi birdenbire burada bulduk ve o anda üstümüze sorumluluk yüklendi.
Reklam
Adını "bir gün fazla yaşamak" koyduk. Ey merak, ey zafer haykırışı, oğlum! Ellerin ve doğurtucu erkin başdöndüren macerası! Ey toprağın ve rahmin tükenmez hünerleri! Güz ki ancak hainin yüreğini soğutur bir korkağı mahzun kılar kırlangıç sürüleri sabırla, kin tutarak gülen günlere ulaşan sesleri bulduk adına "yaşamak" diyoruz "düşmana inat bir gün fazla yaşamak!"
Sayfa 124 - Tam İstiklal YayıncılıkKitabı okuyor
Ev aramak zordu. Nerede oturacağımıza karar veremiyorduk. Mecidiyeköy'de bir ev bulduk. Şartları uygundu… Maalesef Arzu Film o sıralarda ödeme yapacak durumda değildi. Haftada ancak 800 TL ödeyebiliyordu filmlere karşılık. Ev kirası, elektrik, su, telefon… Yani para biriktirmemiz imkânsızdı. Doktor, "Hemen taşının" diyordu ama para yok! Ne yapacağımızı şaşırmıştık. Para yoktu ama sinemaların önünde uzun kuyruklar oluşuyor, cam çerçeve kırılıyor, karaborsa biletler anında tükeniyor, filmler gişe rekorları kırıyordu. Birkaç hafta sonra Arzu Film'den yine, "Ev arayabilirsiniz" haberi geldi. Biz de acele bir ev bulduk. Ama tam evi bulduk, Arzu Film'in sıkıntılı dönemi başladı, para yoktu! Böyle olmayacağına karar verdik. Ellerim ayaklarım şişmişti. Doktor, "Bari çocuğu bu evde doğurma" deyince Bağdat Caddesi'nde kiralık bir ev bulup apar topar taşındık. Doğuma iki ay kalmıştı. Kocaman evin salonunu bile dolduramamıştı eşyamız. Perde yok, avize yok, halı yok… Yatak kasamızın baş tarafı ile tuvalet masamızın arkası rutubetten duvara yapıştığı için eski evimizde kalmıştı. Halkın sevgilisi, artık star kabul edilmeye başlamış bir oyuncunun bu durumuna, eşyalarımızı taşıyanlar, apartman hizmetlisi, temizlik için gelenler sanırım en başta da doktorum bir anlam verememişlerdi herhalde.
Sayfa 21 - Doğan KitapKitabı okudu
Yarım asır mutluluğu aradık, zenginken hiçbir şey bulamadık; şimdi hiçbir şeyimiz yok, başkasının yanında yaşıyoruz ama öyle bir mutluluk bulduk ki daha iyisini istemiyoruz.
Hikmet istikmâldir; lâkin “kemâle ermeyi istemek” anlamında değil; aksine “kemâle ermek için kendisine ihtiyaç duyulan yol azığı” anlamında. Ne ayıp değil mi, yola çıksaydık hikmet azığını yanımızda taşır, kemâle ermeye çalışırdık; bizse bile isteye yoldan çıkıp kurda kuşa azık olduk. Kısacası kemâl ararken, tamıtamına zeval bulduk.
Reklam
"Biz doğruyu bahçede bulduk adsız bir çiçeğin utangaç bakışında ve ölümsüzlüğü bitimsiz bir anda, iki güneşin birbirine dalıp baktığı.."
Travmatik adeta.
Beni oldum olası, senin çalışman sayesinde hiçbir yoksunluk çekmeden huzur, sıcaklık ve bolluk içinde yaşamakla suçlardın (üstelik yalnızken ya da başkalarının önünde yapardın bunu; başkalarının önünde yapmanın aşağılayıcı yönüne duyarlık göstermezdin, çocuklarının meseleleri her zaman herkese açıktı). Beyninde adeta oyuklar açmış olması gereken örneğin şu sözlerin geliyor aklıma: "Ben henüz yedi yaşımdayken el arabasıyla köy köy dolaşmak zorundaydım." - "Hepimiz tek odada yatmak zorundaydık." - "Yerelması bulduk mu, kendi­mizi mutlu sayardık." - "Yeterli kışlık giysilerim olma­dığı için yıllarca bacaklarımda açık yaralarla dolaştım."
Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Yere Yakın Yıldızlara Uzak
Ben... Birbirimizi o kadar aradık ama bir metroda, ölüme giderken bulduk. Ne acı değil mi? ''Bu acının tesellisi misin sen?'' (...) 𝑺𝒆𝒏, 𝒃𝒖 𝒂𝒄ı𝒏ı𝒏 𝒕𝒆𝒔𝒆𝒍𝒍𝒊𝒔𝒊𝒔𝒊𝒏 ''Oğuz?'' ''Söyle güzelim.'' ''Sende benim acımın tesellisisin.''
Sayfa 115 - EPSİLON YAYINLARIKitabı okudu
Tazyikli kafalar teklif ediyor ardından aşk, alkol, duman ve şehir Kollarımı şöyle iki yana açsam sanki aklı kucaklayacağım Kimdi neydi nerede bulduk birbirimizi hiçbir kanıt kayıt yok İnsan bari benim tenimde kuvvetli bir ipucu bırakır
Reklam
Bulduk bile kontrol altındayız..
Eğer dikkatli ilerlemezsek kendimizi Orwell'in ünlü polis devletindeki gibi her hareketimizin, hatta bedenimizin ve aklımızın içindekilerinin bile izlenip kontrol edildiği bir dünyada bulabiliriz.
Laboratuvarda yangından geriye kalan küllerin içinde öğretmenlere ait olduğunu düşündüğümüz birkaç kemik vardı. Odanın genel durumu hakkında kabaca bilgi sahibi olduktan sonra kadının kemiklerini bulduk. Tsucita'ya ait olmalıydılar. Bu kemikler artık, "Değil mi? Ha ha ha!" diye güleneyecekti.
Dünyada ne bulduk ki, ölümden de kaçasın.
Yakıp dursa da bağrımızı hicran zemheri ayazında kalsa da güller bel bağlamadık sevdadan gayrısına ki inandık çıkarıp baltasını topraktan töre'nin gereğini yerine getirecektir sevda Biz ki sevda sözünü çok kullandık ama pişman olmadık bundan öfkemizi bilincimizle buluşturan ışık tek silahımızdı çünkü bizim Biz ki sevdadan gayısını gelir geçer bulduk dünyada
Sayfa 24
Hayatı tekrarlamaya çalışmayalım, -diye devam etti,- kendi kendimize yalan söylemeyelim. Eski kaygılar ve endişelerse artık yok, şükürler olsun! Arayacağımız ve endişe edeceğimiz hiçbir şey yok. Aradıklarımızı bulduk, nasibimize de oldukça fazla mutluluk düştü.
Sayfa 101 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.