Büyük beklentiler içine girip başlarda beklentimi karşılayamayacağını
düşündüğüm, okunmasını geniş bir zamana yaymama rağmen merakımın
taze kalması ve elime aldığım her vakit yüzümde, tebessüm oluşturan bir
Dostoyevski eseri daha bitmiş oldu.
Böyle "daha" dediğime falan bakmayın, Dostoyevski'nin -daha- okuduğum ikinci
romanı.
Galiba tüm eserlerini okuyacağım ilk yazar olacak Dostoyevski.
Bunu şimdiden gönül rahatlığıyla söyleyebilirim, çünkü eserlerinin anlaşılması zor bir hoşluğu var.
Kimi zaman kendimi fazla kaptırıp derinden bir "of" çekip, içimi kararttığı için bir köşeye fırlatsamda,
çok geçmeden usulca kolumu uzatıp fırlattığım yerden alıp okumaya devam ettim.
Bazen olaylar ve karakterler arasında kurduğu güzel bağlara övgüler yağdırsamda, eserin bir noktası beni biraz
rahatsız etti.
Gerçekten yazarın böylesine basit ve ucuz bir tersköşe yapması açık konuşmak gerekirse sinirlerimi epey gerdi.
Fakat sakinleştikten sonra bir noktada yazara hak vermedim değil.
Dostoyevski ile aramıza giren yüzyıllar, hepimiz gibi; filmler, diziler, görsel efektler ve insanın nutkunun tutulduğu teknolojik gelişmelerin yaşandığı bu çağda,
bizlerin her zaman çok daha fazlasını istememize sebep oldu.
Bu konuda hem yazara hem biz okurlara hak vermiyorum değil.
Kitap çoğu yönüyle hoşuma gitti.
Her şeyden önce Dostoyevski ile arama bir ip daha çekmiş olması beni mutlu ediyor.
#FyodorMihayloviçDostoyevski
#Ezilenler