Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sinema Kapıları
“Çocuklar büyükler gibi konuşur sefaletten” Edip Cansever Başlarken / Hep Aynı (İç) Görüntü I. Güven içinde olduğumu bilmem hiç
Sayfa 49 - Kırmızı Kedi Yayınevi
Siyasi meşrebimize uymayan tarih sayfalarımızı yok sayar, tarihimizi belgelere rağmen kafamıza göre değiştirmeye kalkarız. Geçmişimize sevabıyla günahıyla sahip çıkamayız. İnancı değişik olanları hor görürüz. Başka siyasi partilere oy verenleri düşman belleriz… dört kadın almak, bir ev kuma doldurmak, hatta on üç yaşındaki kız çocuğuna dahi nikah kıymak inanç ve töre icabıdır ama her ikisi de bekar iki yetişkinin nikahsız birlikteliğini ahlaksız sayar ve hep haklı zannederiz kendimizi, biz büyüyemeyen büyükler.
Sayfa 263 - EverestKitabı okudu
Reklam
Verilen desteğe karşılık severek hizmet, fakat asla itaat etmemek.
Büyükler mükemmel olmadıkları halde sözlerini geçirebiliyorlar. Bunu, ellerinde tut­tukları büyük olma imtiyazını çocuklara karşı kullanarak yapabiliyorlar. Fakat çocukluğumuzda büyük­lerle ilişkimiz bu kadarla kalmıyor, onlar aynı za­manda çocuklar için bir şeyler yapıyorlar. İşin garibi, bizim için yaptıkları şeyleri de büyük olma imtiyazını kullanarak yapabiliyorlar. Büyüklere itaatin hak­lı bir sebebi olamazdı, çünkü birçok şeyi anlayamıyorlar, birçok şeyi bilmiyorlar ve birçok şeyi doğru yapmıyorlardı. Büyüklere düşmanca davranmanın da haklı bir sebebi yoktu, çünkü çocuklara karşı yar­dımsever dostluk gösteren onlardı. Böyle bir bakış açısı ile çocukluğum boyunca ebeveynimi, öğretmen­lerimi, diğer büyükleri kendilerine zararımın dokunmamasına özen gösterdiğim, ama benim hakkımda karar vermeye ehil olmayan varlıklar diye kabul ettim. Verilen desteğe karşılık severek hizmet, fakat asla itaat etmemek. Sonu itaate varacaksa sunulan yardımı reddetmek ve insanların sahip oldukları yerlerin değerini bilmek.
"Verilen desteğe karşılık severek hizmet, fakat asla itaat etmemek"
Belki bütün çocuklar kavramıştır bunu. Büyükler mükemmel olmadıkları halde sözlerini geçirebiliyorlar. Bunu, ellerinde tut­tukları büyük olma imtiyazını çocuklara karşı kulla­narak yapabiliyorlar. Fakat çocukluğumuzda büyük­lerle ilişkimiz bu kadarla kalmıyor, onlar aynı za­manda çocuklar için birşeyler yapıyorlar. İşin garibi, bizim için yaptıkları şeyleri de büyük olma imtiyazı­nı kullanarak yapabiliyorlar. Büyüklere itaatin hak­lı bir sebebi olamazdı, çünkü birçok şeyi anlayamı­yorlar, birçok şeyi bilmiyorlar ve birçok şeyi doğru yapmıyorlardı. Büyüklere düşmanca davranmanın da haklı bir sebebi yoktu, çünkü çocuklara karşı yar­dımsever dostluk gösteren onlardı. Böyle bir bakış açısı ile çocukluğum boyunca ebeveynimi, öğretmen­lerimi, diğer büyükleri kendilerine zararımın dokun­mamasına özen gösterdiğim, ama benim hakkımda karar vermeye ehil olmayan varlıklar diye kabul et­tim. Verilen desteğe karşılık severek hizmet, fakat asla itaat etmemek. Sonu itaate varacaksa sunulan yardımı reddetmek ve insanların sahip oldukları yerlerin değerini bilmek.
413 syf.
8/10 puan verdi
·
16 günde okudu
Gün Olur Asra Bedel, C.Aytmatov
Sadece tek bir gün koskoca bir asra nasıl bedel olabilir? Bir asırda 36.500 gün bulunmaktadır. Peki, 1 gün = 36.500 gün (1 asır) demek de ne oluyor? Matematik kurallarını alt üst eden böylesi bir kurguyu
Cengiz Aytmatov
Cengiz Aytmatov
yazıyorsa bu elbette mümkün. Matematik Bilimi’nin yapamadığını sihirli bir dokunuşla ‘’Edebiyat’’ yapar. Edebiyat, tam da bu noktada
Gün Olur Asra Bedel
Gün Olur Asra BedelCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202145,5bin okunma
304 syf.
·
Puan vermedi
·
20 günde okudu
Momo, Michael Ende'nin çocuk romanı olarak değerlendirilen kitabı. içindeki fantastik unsurlar, kolay okunabilir olması gibi bazı sebeplerden çocuk romanı denilebilir ama okuması gerekenlerin sadece çocuklar olmadığına çok eminim. Nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama okursanız Zaman Tasarruf Şirketinin günümüzdeki bazı şeylere çok benzediğini, Momonun arkadaşlarının günümüzdeki hayalsiz çocuklara nasıl dönüştürüldüğünü, zevklerimizin, hayallerimizin birer birer nasıl elimizden alındığını siz de benim gibi göreceksiniz. Yazarın hayal gücü ve üslubu farkında olmadan kaybettiğimiz zamanı, neşeyi, keyfi, her şeyi yaralamadan gösteriyor okurlarına. Ayrıca çevirmeni Leman Çalışkan'ın çevirisi de göz ardı edilemeyecek kadar iyiydi. Benim puanım 9/10 harikaydı fakat Momo savaşı yendikten sonra neler olacağını da görmek isterdim. Küçük, büyük herkese tavsiye ederim. Küçükler okuyup o ruhsuz insanlara dönüşmemeye; büyükler okuyup ruhlarını geri kazanmaya çalışırlar umarım. Son olarak bir alıntı ile bitirmek istiyorum. "Çünkü Beppo'ya göre, dünyadaki bütün terslikler kasıtlı ya da kasıtsız, aceleye getirilerek söylenmiş birtakım yalan yanlış sözlerden kaynaklanıyordu." Sevgili Çöpçü Beppo bana bir sürü şey öğretti tabii ama hayatımın son zamanlarında söylediğim bir yalan yüzünden bazı kayıplar verdim bu yüzden benim için en önemlilerinden biriydi bu. Beppo(sevgili F.) haklı arkadaşlar yalanlar her şeyi mahveder.
Momo
MomoMichael Ende · Pegasus Yayınları · 201765,7bin okunma
Reklam
200 syf.
·
Puan vermedi
“Yeter bildiklerimiz be Ekrem. Çok bilmek iyi değil. Söyleme bilmeyeyim.” Bu aralar şahane kitaplar okuyorum. Şermin Yaşar ile bu son kitabı üzerinden tanışayım diyerek başladım, ne de iyi etmişim. Bir baba, üç oğul (Ethem, Emin , Ekrem) ve gelinlerden oluşan sırlarla dolu bir ailenin hikayesini okuyoruz. Anne vefat etmiş ama annenin hikayesini de öğreniyoruz. Her bir karakter sırasıyla mikrofonu alıyor ve başlıyor kendi hikayesini bildiği kadarıyla anlatmaya. Bildiği kadarıyla diyorum çünkü kitabın sonunda kendileri hakkında eksik kalan parçalar, yanlış bilinenler ve bilinip de birbirlerinden gizlenenler bir çırpıda ortaya dökülüyor, hikaye tamamlanıyor. Baktığınızda dışarıdan mutlu ve huzurlu bir ailenin hikayesi. Öyle ki sırasıyla her bir erkek kardeşin evinde cuma günleri bir masada yemeğe buluşan ve yakınlıklarını koruyan bir aile. Ama ailenin içine girince sevilmemiş , sözleri dinlenilsin diye büyükler tarafından helalliği ile tehdit edilmiş çocukları okuyoruz. İlerledikçe her sevilememenin bile altından bambaşka hikayelere tanıklık edince de tepetaklak olup her karakter kendince haklı, kimi suçlayabilirim ki; ayrıca elden başka ne gelirmiş dememek imkansız oluyor. Her hayırda bir şer; her şerde bir hayır varmış demek bu kitabı çok güzel toparlar. Kalplerinize dokunacak bu romanı mutlaka okuyunuz.
Söyleme Bilmesinler
Söyleme BilmesinlerŞermin Yaşar · Doğan Kitap · 20234,097 okunma
10/10 puan verdi
Bu da benden Zeze' ye....
Kitabın adı " Güneşi Uyandıralım " ama " Büyükler güneşi uyandırmayı bilmez." demişti Zeze kitabın sonunda. Haklı da aslında; biz büyükler çocukların güneşini çaldık, karanlıklara çağ açıp onları fenersiz bıraktık. Şimdi güneş nasıl uyandırılır nerden bilelim?... Şeker Portakalı kitabının devamı olan kitabımız Zeze ' nin
Güneşi Uyandıralım
Güneşi UyandıralımJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 202334,8bin okunma
Bu kitabın yazarı 1982 doğumlu ama henüz büyümedi. Sanki hâlâ çocukluğunda yaşıyor. En sevdiği şeyler Oyun oynamak, masal dinlemek, hikayeler uydurmak, sokakta gezmek, büyükleri sinir eden gıcık gıcık şeyler yapmak... Sevmediği şeyler Çikolatanın bitmesi, birinin “içine atlet giy” demesi, tam bir şeye dalmışken birinin yemeğe çağırması, herkesin her zaman saçma sapan kural koyabilmesi, her şeyin yetişkinlerin hakkı olması, hep onların haklı olması falan... Korkuları: Hamam böcekleri ve çatık kaşlı büyükler... Hayalleri: Ohooo, yazmakla bitmez...
Büyükler böyledir. Haklı
Büyükler sayılara bayılırlar. Tutalım, onlara yeni edindiğimiz bir arkadaştan söz açtınız, asıl soracak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış, hangi oyunları severmiş, kelebek biriktirir miymiş sormazlar bile. “ kaç yaşında?” derler, “ kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor?” bu türlü bilgilerle onları tanıdıklarını sanırlar. Deseniz ki , “ kırmızı kiremitli güzel bir ev gördüm. Pencerelerde saksılar. Çatısında kurumlar vardı.” bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi. Ama “ yüz bin liralık bir ev gördüm!” deyin bakalım nasıl “ aman ne güzel ev!” diye haykıracaklardır. Aynı şekilde onlara deseniz ki , “ küçük prensin sevimli oluşu, gülüşü, bir koyun isteyiş var olduğunu gösterir; bir koyun istiyor, öyleyse vardır vardır,” bunları deseniz de neye yarar? Nasıl olsa omuzlarını silkip size çocuk gözüyle bakacaklardır. Ama geldiği gezegenin Asteroid-B-612 olduğunu söylerseniz hemen inanırlar, sorularıyla başımızı ağrıtmazlar.
Reklam
208 syf.
9/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Bu yıl en çok hediye edeceğim & önereceğim kitap Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca. İsminden de anlayacağınız gibi bu bir masal ama daha çok büyükler için olanından. Çünkü iki farklı düşüncedeki canlının karşı karşıya sadece madden değil mental olarak da gelmesini & bunun birçok insan topluluğuna benziyor oluşunu anlatıyor bu kitap. İlk bakışta filler sultanının, karıncaların çalışkanlığını & yaptıklarını görüp hiç sebep yokken karınca toplumuna saldırışını, bunu bir kılıfa sığdırmasını anlatıyor gibi görünse de aşağıda alıntıladığım şeyleri okuyunca siz de bu kitabın fazlasını anlattığı konusunda benimle hemfikir olucaksınız. "Zaten bütün yaratıklar görselerdi, duysalardı savaşı, bütün yaratıklar duyabilselerdi savaş çığlıklarını bu dünyada savaş olamazdı." "Filler azlık, sizler çokluksunuz. Ama bilmeliydiniz ki haklı azınlık, haksız çoğunluktan daha güçlüdür." "Kitaba, düşünmeye düşman edeceksiniz onları. Okusalar da fil kitabı okuyacaklar." "Umutsuzluk tutsaklığın gıdasıdır. Umutsuzluk köleliğin anasıdır. Umutsuzluk yüreğin yıkımıdır. Umutsuzluğu körükleyeceğiz."
Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca
Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal KarıncaYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 201710,2bin okunma
Harika
Büyükler mükemmel olmadıkları halde sözlerini geçirebiliyorlar. Bunu, ellerinde tut­ tukları büyük olma imtiyazını çocuklara karşı kullanarak yapabiliyorlar. Fakat çocukluğumuzda büyük­lerle ilişkimiz bu kadarla kalmıyor, onlar aynı za­manda çocuklar için birşeyler yapıyorlar. İşin garibi, bizim için yaptıkları şeyleri de büyük olma imtiyazını kullanarak yapabiliyorlar. Büyüklere itaatin hak­lı bir sebebi olamazdı, çünkü birçok şeyi anlayamıyorlar, birçok şeyi bilmiyorlar ve birçok şeyi doğru yapmıyorlardı. Büyüklere düşmanca davranmanın da haklı bir sebebi yoktu, çünkü çocuklara karşı yar­dımsever dostluk gösteren onlardı. Böyle bir bakış açısı ile çocukluğum boyunca ebeveynimi, öğretmen­lerimi, diğer büyükleri kendilerine zararımın dokunmamasına özen gösterdiğim, ama benim hakkımda karar vermeye ehil olmayan varlıklar diye kabul ettim. Verilen desteğe karşılık severek hizmet, fakat asla itaat etmemek. Sonu itaate varacaksa sunulan yardımı reddetmek ve insanların sahip oldukları yerlerin değerini bilmek.
Çocuk kitapları
Çocuğun okuyacaģı kitabı seçebilmesi, bir haktır. Ne var ki çoğunlukla büyükler kitap öneriyor. Çocuklar bu kitapları bazen istemeye istemeye okumak zorunda kalıyor ya da okumuyor. Haklı olarak bildiğimiz kitapları önermek istiyoruz. Bilmediğimiz kitaplardan kaygı duyabiliyoruz. İçeriği çocuğumuzu olumsuz etkileyebilir diye çekiniyoruz. Ben kendimce şöyle bir yol geliştirmiştim: Kitap okuma sürecinde sohbet ediyordum. Kitaba eleştirel bakabilmelerini sağlamaya çalışıyordum. Hem içerik ve hem de biçim açısından. "Bu kitaba sen nasıl bir kapak çizerdin? Sen olsan hangi bõlümün resmini yapardın? Kitabın daha büyük olmasını ister miydin? Bu çocuğun yerinde sen olsaydın bu soruna nasıl bir çözüm üretirdin? Bu çözüm yolu doğru mu? Bu konuşma biçimi güzel mi?" gibi sorular üzerinde düşünüp konuşurduk. Diyebilirim ki, olumsuz bulduğum kitap çok oldu ama onların üzerinde daha çok konuşma fırsatı doğdu. Çocuklarım büyüdükçe gördüm ki, sosyal medyada gördükleri yazılara da eleştirel bakabilmeyi başarıyorlar. Kısacası sansür uygulamak yerine, üzerine konuşmak irdelemek hem daha eğlenceli hem daha öğretici oldu.
"Hak, hakkaniyet, hukuk ve adaletin nedenleri ve kökendeki yapısını bilmemek, insanı, geleneği ve emsali, hareketlerinde kural kabul etmeye yöneltir; öyle ki, cezalandırılması gelenek olmuş, bir şeyin haksız olduğunu ve cezalandırılmaması, hatta onaylanması bir örnek teşkil eden [...] şeylerin ise haklı olduğunu düşünürler; tıpkı ana ve babalarından ve efendilerinden aldıkları cezadan başka; iyi ve kötü davranışlar için hiçbir kural bilmeyen çocuklar gibi; şu farkla ki çocuklar kurallara bağlıdır, büyükler ise değil çünkü yaşlandıkça ve inatçı insanlar haline geldikçe, işlerine geldiği gibi gelenekten akla, akıldan geleneğe başvururlar; çıkarları öyle gerektirdiği vakit gelenekten uzaklaşarak ve akıl onların yanında olmadığı sürece de akla karşı tavır alırlar."
Sayfa 65
"Büyükler ise sadece kendilerinin haklı olduğunu düşünürler ve inançlarının zedelenmesindense kollarını kopartıp atarlar. Bizimkiler de böyle, inan bana! Varsa yoksa onlar haklı, onların dediği olacak. Güya bizi korumaya çalışıyorlar! Yalan söylemenin kötü olduğunu söyleyip dururlar ama yalan söylemekten de geri kalmazlar dostum."
239 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.