Şimdi artık karanlıkta yan yana yürüyorlardı. Anselmo yumuşak bir sesle konuşuyordu, zaman zaman da tırmanırken başını ona çeviriyordu: “Bir piskopos bile öldürmem ben. Ne türden olursa olsun, mal mülk sahibi birini de öldürmezdim. Bundan sonraki yaşamları boyunca onları, tıpkı bizim tarlalarda çalıştığımız gibi, tıpkı bizim dağlarda odun kestiğimiz gibi her gün çalıştırırdım. Böylece insanın ne yapmak için yaratılmış olduğunu anlarlardı. Bizim uyuduğumuz yerde uyumaları gerektiğini, bizler gibi yemeleri gerektiğini ama her şeyden önce de çalışmaları gerektiğini anlarlardı. Böylece öğrenirlerdi işte.”
“Ve seni yeniden köleleştirmek için yaşamlarını sürdürürlerdi.”
“Öldürmekle onlara hiçbir şey öğretemezsin” dedi Anselmo. “Köklerini kurutamazsın onların, çünkü daha büyük kinle tohumları daha da çoğalır. Hapishane bir işe yaramaz. Hapishane yalnızca nefret yaratır. Tüm düşmanlarımız bunu öğrenmelidir.
-Acı çekenler ve çekmeyenler vardır.Ben çok acı çektim.
Ben başkaları için acı çekerim.
-Butün iyi insanlarda olması gerektiği gibi.
-Ama kendim için çok az.
Uğruna savaştığımız herşeyi sevdiğim gibi seviyorum seni.Seni özgürlüğü,haysiyeti, bütün insanların çalışma ve aç kalmama haklarını sevdiğim gibi seviyorum.