Kadın olmak gerçekten zor. Bunun tek sebebi acaba erkeklerin egemen olduğu toplum düzeni mi?
İlk bakışta evet gibi gözükse de bunun cevabı ben sadece o olduğunu düşünmüyorum.
Öncelikle erkeklerin egemen olduğu yani ataerkil bir toplum düzeni içinde yaşıyoruz ve eğitim seviyesi düştükçe ataerkillik artıyor toplumda. Neler neler çıkıyor ortaya daha
Yaşamımda yeni olan her şeyden ürküyordum aslında. Yeni bir kelimeye, yeni bir sevgiliye, yeni bir eve, yeni bir parfüme, yeni bir saate, beğeniye, dosta, komşuya, çay fincanına bile tahammülüm yoktu.
Bazen umud edersin! Pencerenin pervazında öyle bakar durursun. Parmak uçların nikotin kokar. Buğusun da demlenir çay, bir yudum yalnızlık içersin. Derin bir ah olur gerin de kalanlar.
Niçin di bunca çaba, ve ne için di bunca kargaşa?
Soluklanabilseydik keşke! Keşke oturabilseydik bir demliğin kor ateşinde...
Alıntı
Bir Murat Menteş hayranı olarak diye söze başlamak istiyorum. Yazar kitapla konuşmanızı sağlıyor. Bu eserde yazarla karakterlerle sohbet ediyorsunuz. Nasıl mı? Sizde okuyun görürsünüz. Sürprizi bozmak istemem.
Gelelim eser'in içeriğine polisiye türünde olsada eser aşırı edebi geldi. Kitabı okuyacak olanlara sesleniyorum başladığınız gibi bitirmeye çalışın. Araya gün girerse kafanız karışabilir. Çünkü Murat bey gene çok kalabalık bir kadro oluşturmuş ve karakterlerin isimleri Korkma ben Varım daki gibi tekerleme vari. Benim Murat beyin kaleminde en sevdiğim olay da bu sanırım. Hiç kimsenin aklına gelmemiş olan isimler Murat beyin kaleminden nüfus ediliyor. Kimlikleşip gün yüzüne çıkıyor. Yahya Hayhay, Alp Laçin O, Senat O, Melek O Yegane Yadigar, Gül Esin, Nihat Nohut, Kami Koma, Sebati San, Merih Kızıl gibi birbiriyle alakalı tekerleme usulü isimler olaylar bağlayışlar efsaneydi. Yazar bir eser'in bir yerinde diyor ki siz hangi yazarla tanışmak istersiniz? Ben bizzat kendisiyle çay içmek istiyorum. Yani inşaallah duyar sesimi
Murat Menteş ya hocam çayı ben ısmarlayacağım bir gün Göksenin Yıldırım la oturduğunuz gibi benimle de oturur musunuz? Eserlerimiz hakkında edebiyat hakkında, yazarlar hakkında kknuşalım. Gerçekten eser içinde o kadar çok yazar ve eser geçiyor ki okunacaklar listesi kabardı. Roman makinesine bende girip Korkma ben Varım da gözükmek isterim. Ya da birçok eserde gezmek isterim. Gerçek Alp Laçin O gibi Roman Fabrikası Yayınları kurup birilerine kitap yazdırıp para kazanmakta fena sayılmaz aslında neyse çok spoiler olmasın. Tavsiye ediyorum mutlaka okuyun.
Bir cay icelim der ..gel ne olur seni gormek istyorum ..der ..oysa kimseye umut verip eski yaralari kanatmayi ..onun hayatina verebilcegim ne varsa düsünur ..ertelerdim ..
Bay Y için sıradan bir gündü. Gece iyi uyuyamamıştı.
Rüyasında bir meydan savaşına katılmışsa da ülkesi
adına ufak da olsa bir yararlık, bir kahramanlık gös-
terememişti. Hatta rüyanın sonunda neredeyse kellesinden olu-
yordu. Neyse ki tam o felaket ânında bir dost eli omzundan sıkıca
tutup kuvvetle de sarsmış gibi gözlerini şaşkınlıkla açtı, sabah
olduğunu fark etti. Telefon alarmının çalmasına henüz on beş
dakika vardı. O süreyi, niyetlendiği üzere hiçbir şey düşünmeden
geçirmeyi nasıl olduysa becerdi. Doktorların ısrarlı önerilerinin
aksine çevik bir hareketle yatağından fırladı. Çay, simit ve birkaç
üçgen peynirden oluşan kahvaltısını mideye indirdi. Giyinmesi
uzun sürmedi. Üzerine geçireceği şeyleri her zamanki gibi bir
gece önceden ayarlamış, bir koltuğun üzerine sermişti.
Bütün ışıklar düşman bana yine..
Gökyüzüne bakmamı engellemeyin..
Rüzgar bastırıyor..
Camlar tuzla buz olursa ya..
Kimi bunu düşünüp..
Kimi midem bulanıyor hepinizden..
Gözleri peçeli kapkara ruhunuzdan..
Sonuçta sizi suçluyorum..
Uykusuz gecelerimden..
Boş mideye çay içmekle sabahları..
Ve geceleri aynı ritüel..
Midem bulanıyor anlıyor musunuz?..
Ekmeksiz düşlerimden..
Yılmış unsuz mayasız hesaplarınızdan..
Benliğinizden..
Küf kokan küfürlerinizden..
Gözyaşı dökemeyen ellerinizden..
Çiçek ekmeyen gözlerinizden..
Laedri
İddia ettiklerinin aksine Agatha Christie havasından çok çok uzak bir kitap. Bir düğün için organizatöre ait küçük bir adada bir araya gelen davetlilerle başlayan kitabı 5 kişinin gözünden okuyoruz. Kitabın büyük bir kısmı bu 5 kişiyi tanımakla geciyor. Sonlara doğru kimin başına ne gelmiş,kimi kimler niye öldürmek ister tam her şey yerine oturuyor,çözmemize fırsat verilmeden olay bitiyor. Polisiye bekleyen veya biraz gerilim arayanlar için zaman kaybı bir kitap.
c-Bilecik ve Yarhisar Kalesi’nin Fethi
Karacahisar’ın fethinden sonra Göynük ve Taraklı Yenicesi üzerine yönelen Osman Bey’in buraları da fethetmesi üzerine civardaki Tekfurlar O ’na karşı birleşmek ihtiyacını hissettiler. Yarhisar Tekfuru kızı Holefera’yı (Nilüfer)
Bilecik Tekfuru’na vererek bu birlikteliği bir de akrabalıkla pekiştirmek istedi. Bu maksatla yapılacak düğün merasimine
Osman Bey’i de dâvet ettiler. Düğüne birkaç yakını ile birlikte geleceği düşünüldüğünden burada O ’nu bir sûikasd ile öldürmeyi plânlamışlardı. O sırada Harmankaya hâkimi olan
Mihal Bey’in vicdanı bu kalleşliğe râzı olmadığından dostâne bir münâsebette bulunduğu Osman Bey’i bu durumdan haberdâr etti. Sonradan ihtidâ ederek Osman Bey’in emrine giren bu Mihal Bey tarihte Köse Mihal ünvanı ile meşhur olmuş O ve evlâdları Osmanlı Devleti’ne pekçok hizmetler ifâ etmişlerdir. O’nun vâsıtasıyla durumdan haberdâr olan Osman Bey kırk kadar cengâveri kadın kılığında düğün yerine göndermek gibi tedbirler alarak düğünü basıp Bilecik ve Yarhisar kalelerini fethetti. Çakır Pınar’da gelin alayını esir alarak gelini ele geçirip bilâhare
oğlu Orhan Gâzi ile evlendirmiştir. Şehzâde Süleyman Paşa ile Murad’ın anneleri olan ve Osmanlı târihinde Nilüfer Hatun olarak bilinen bu hanım Hânedân mensuplarıyla evlenen ilk ecnebidir. Bursa’daki bir çayın üzerine bir köprü yaptırmış olduğundan bu çay hâlâ O’nun adıyla anılır. Türk - Yunan Harbi’nde Bursa’ya giren Yunan askerleri tarafından ilk olarak O ’nun kabri tarumar edilerek güya kendisinden intikam alınmıştır.
Anladım; mayıs her şeydi, öfkeydi, direnişti, zulümdü, yenilgiydi, o cesur ve yiğit yoldaşlardı, ölümüyle alay eden Yusuf Aslan 'dı, babası üzülmesin diye ayakkabılarını arkadaşlarına hediye ettiğini söyleyen Hüseyin İnan'dı; asılmadan önce son kez dinlenen Rodrigo'nun Gitar Konçertosu eşliğinde içilen son çay ve son sigaraydı; babamın, "Bizim çocukları astılar!" diye, kesik kesik ağlamasıydı; Atilla Keskin'in, "Sen İstanbul kokuyorsun!" diye bana sarılmasıydı mayıs ayı... Beyaz bir tabutun başında hep birlikte söylenen son dizelerdi ...