Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
.... "Türkler ise çok az bir kuvvete sahip olmakla beraber her noktayı şiddette müdafaa et­mekte idiler. Bilhâra Sir Jan Hamilton, hemen son nefesini tüketmek raddesine geldiği zaman Türk Kuvvetleri saatten saate çoğalmaya baş­lamışlardı." ....
Sayfa 78 - Erkânıharbiyei Umumiye Risayeti
Emekli Kurmay Albay Haydar Mehmet Alganer saat değiştirme olayını anlatıyor:
Mustafa Kemal Bey Erkânıharbiye Reisiyle birlikte Karargâhımıza geldi ve Mareşal Liman von Sanders Paşaya kendi ku­mandası altında kendi işaretiyle yapılan piyade süngü hücumu hakkında ayakta Fransızca izahat veriyor, hepimiz büyük merak ve heyecan içinde dinliyoruz. Mustafa Kemal Bey: “Bütün cephe üzerinde Piyademiz, Conkbayırı’na tırmanmaya
Sayfa 70 - Erkânıharbiyei Umumiye Risayeti
Reklam
Atatürk süngü hücumu ile Conkbayırı’nı te­mizledikten ve Anafartalar cephesinde de düşmanın ilerlemesini durdur­duktan sonra bütün cepheyi sık sık gezer, teftiş ederdi. Abdurahman Bayırındaki Karargâhıma böyle bir teftiş ziyaretlerinden birinde, ileri si­perlerin zayıf kuvvetle tutulmuş olduğuna dikkat nazarını çekti. Savaş olmayan zamanlarda düşman topçu ateşinin tesirinden askeri korumak için cenup cephesinde alayıma böyle yaptırdığımı ve faydasını gördüğü­mü söyledim. Bana şu cevabı verdi: "O alayı siz yetiştirdiğiniz için gü­venebilirdiniz. Buraya hergün başka, başka kıtalardan gelen ve çoğu ik­mal efradından mürekkep olan taburlara kendi alayınız gibi güvenebilir misiniz?" Bu mantıkî cevabı en kesin emir telâkki ettim ve ileri siperleri kuvvetli tutturmaya başladım. Atatürk teferruata da işte böyle kendine hâs görüş ve buluş ile müdahale ederdi.
Sayfa 80 - Erkânıharbiyei Umumiye Risayeti
"O dinsiz değildi. O dini hurafattan kurtarmak istiyordu."
"... Bombasırtı vak’asını anlatmadan geçemiyeceğim, Mütekabil siperler arasında mesafe sekiz metre, yâni ölüm muhakkak.. Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına kâmilen düşüyor. İkincidekiler, onların yerine geçiyor. Fakat ne kadar şayan-ı gıpta bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir fütur bile göstermiyor, sarsılmak yok. Okumak bi­lenler ellerinde Kur’ân-ı Kerîm, Cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmiyenler Kelîme-i şahadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren şayan-ı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur”. Şimdi dü­şünelim: Böyle diyen ve düşünen (Atatürk)’ün dîn aleyhtarı olması müm­kün olur mu? Atatürk’ü ''yanlış'' anlıyan veya hiç anlamıyan bâzı yâran, artık doğru yola girmeli, memlekette Dîn duygusunu kuvvetlendirmelidir. Geçenlerde bir gün, Ankara Caddesinde Gayret Kitabevinde, dükkân sahibi ile (zaman zihniyetiyle İslâm ve Kur-ân) kitaplarım üzerine konuşurken içeriye biri girdi. Kitapçı bizi tanıştırdı. Bu zat, Atatürk’ün eniştesi Mustafa Beymiş. Kitaplarımı okuduğunu ve beğendiğini söyliyen Mustafa Bey şöyle demişti: “Atatürk dinsiz değildi; sizin düşün­düğünüz gibi, dîni hurafattan kurtarmak istiyordu”.
Sayfa 27 - Erkânıharbiyei Umumiye Risayeti
Düşman Conkbayırı'na tırmanıyor...
500 metre kadar uzaktan düşman piyadeleri göründü. Mükemmel giyinmiş, sol kollarına beyaz işaret bezi bağlamış İngilizler biribiri gerisinde, yavaş adımlarla, çok yorgun bir halde , önü­müzde yan yürüyüşü yaparak, sarp bir sırta doğru ilerliyor ve vadiden çıkanlarla adetleri çoğalıyordu. Topçu muhafızı olan 20 piyadeye hemen ateş açmaları için emir gönderdim. Şu cevap geldi: “Tabur kumanda­nından emir almadıkça ateş etmeyiz." O anda kalpak başımdan fırladı. Takımın yanına koştum, aralarına yattım. Ne söylediğimi bilmiyorum. Fakat ateşi açtırdım. Bunun üzerine İngilizler hemen kendilerini yere attılar, ne ateş ettiler, ne de kımıldandılar. Bu hâl bende onların, ar­tık daha ziyade tırmanmaktan kurtulduklarından dolayı memnun kal­dıkları tesirini bıraktı.
Sayfa 22 - Erkânıharbiyei Umumiye Risayeti
"Semadan şarapnel, demir parçaları yağmuru yağıyordu."
"Muharebe meydanında cereyan eden hâli temaşa ederken bir şarap­nel parçası göğsümün sağ tarafına çarptı. Cebimde bulunan saati par­ça parça etti. Vücuduma nüfuz edemedi. Yalnız derince, bir kan lekesi bıraktı. Bu saat enkazım bilâhara bugünün hâtırası olmak üzere Liman Paşaya verdim. O da aile asalet, armasını havi, kendi saatini bana verdi." Bu saat vak’asına şahit olan iki arkadaşımın anlattıklarını buraya ilâveyi yerinde buluyorum: Saatin parçalanmasına şahit olan, o zaman 64'ncü Alay Kumandanı Yarbay Servet Bey (Emekli Tuğbay Servet Yurdatapan) vak’ayı şöyle anlatıyor: “Süngü hücumu esnasında Conkbayırı Tepesinde Atatürk’ün yanında idim. Düşmanın şiddetli topçu ateşi başladıktan biraz sonra Atatürk’ün elini birden göğsüne götürdüğünü gördüm. Heyecanımı sezen o metin asker, parmağını ağzına götürerek ve başını, kaşlarını yukarıya kaldırarak bana sükût ve sükûn işaret etti”.
Sayfa 68 - Erkânıharbiyei Umumiye Risayeti
Reklam
14'ncü Alayın sağ kanadına da; taarruz başladığı haberi geldi. İhtiyatta tuttuğum 11'nci Alayın IV'ncü Taburundan iki bölüğü 14'ncü Alayı takviyeye gönderdim. Biraz sonra 14'ncü Alay Kumandanından gelen raporda: “Sağ kanadlarına düşmanın yaptığı hücum ile kaybedilen siperlerin mukabil hücumla tekrar ele geçirildiği, düşmana çok zayiat verdirildiği ve takviyeye ihtiyaç olduğu” bildiriliyor­du. Burada garip bir vak’a anlatacağım. O da; benim bu alaya tesadü­fen tam zamanında göndermiş olduğum iki bölük takviyenin düşman üzerinde yaptığı tesirdir. 3 Eylül 1915 günkü Times Gazetesinde, Harb Muhabiri Aşmet Bartlet, 19 Ağustos tarihli mektubunda bu takviyeyi şöyle anlatıyor: “Ağustosun; sekizinci günü sabahleyin saat 4'te ileri harekâta bir kere daha teşebbüs edildi. Solda bulunan AVUSTRALYA piyadesi (Azmakdere)'den Abdurrahmanbayırı’na doğru sağa çark yaparak Kocaçimen Tepesine hücum etmek emelinde idi. Fakat Türkler büyük miktarda tak­viye aldıklarından Avustralya’lıları çevrilmek tehlikesinden kurtarmak için, Azmakdere’ye çekmek ve Türklerin hücumlarına karşı bütün gün onları yerinde tutmak mecburiyetinde kaldık. 8 Ağustos sabahı 14'ncü Alaya takviye gönderdiğim iki bölüğün Kurtgeçidinden Abdurrahmanbayırına doğru inişi, bakınız düşmana ne tesir yapmış!
Sayfa 45 - Erkânıharbiyei Umumiye Risayeti
Atatürk’ün hırsı, zâti menfaat için olmadığından hiç etek öpmemiş, dalkavukluk etmemiştir. Millet ve memlekete olan aşırı sevgisi ve çok ateşli hizmet isteği ile birleşen (dehâ)’sı onu sırası geldikçe bir volkan gibi feveran ettirdiğinden, etrafını daima kocundurmuş ve bu sebeple Atatürk'ün yükselmesi hiçbir vakit istenilmemiştir.
Sayfa 91 - Erkânıharbiyei Umumiye Risayeti
"Bazı kanaatler vardır ki, onların hesap ve mantıkla izahı pek güç­tür. Bahusus muharabenin kanlı ve ateşli safhasındaki duyguların tevlidettiği kanaatler... Bittabi her kanaat ve karar, içinde bulunulan ahval ve şeraiti tetkik ve bu tetkikat netayicini teferrüs ve takdir sayesinde tevellüt eder."
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
Sayfa 66 - Erkânıharbiyei Umumiye Risayeti
İngiliz Kumandanı General Hamilton'un topçu ateşi raporu:
“9 Ağustosta Conkbayırı’na taarruza geçen üç koldan sağdaki, elde bulunan araziyi tahkim ve muhafaza ve cenuba doğru tevsi eyliyecek, ortadaki kol Conkbayırı’na hücum edecek, soldaki üçüncü kol da; Çatlakdere’den hareketle Conktepe’ye, asıl ana hücumu yapacak ve diğer kollar bu kol ile hareketlerini birleştireceklerdi. Bu fikirle 9 Ağustos, sabahı
Sayfa 56 - Erkânıharbiyei Umumiye Risayeti
48 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.