Adalet kavramı o kadar doğaldır, bütün insanlar tarafından o denli evrensel şekilde kabul görmüştür ki, bu kavram bütün kanunlardan, bütün anlaşmalardan ve bütün dinlerden bağımsızdır. Bir Türkten, bir Mecusiden, bir Malabarlıdan, yemek yesinler, kıyafet alsınlar diye borç vermiş olduğum parayı geri istediğimde hiçbirinin aklına "Biraz bekleyin, önce Muhammed'in, Zerdüşt'ün veya Brahma'nın size paranızı geri vermemi buyurun buyurmadığına bir bakayım" diye cevap vermek gelmez.
"Ahsen lafa atladı "Bir daha mı geleceğiz dünyaya?
Nurgül lafa atladı: "Bir daha mı geleceksin düyaya? Hayatını yaşa." Kahkahayı patlatarak, "Zaten yaşlanınca mecburen uzun etek giyeceğiz." Zümra: "O halde size ufak bir hikâye anlatayım ne dersiniz?" diye sordu. Hepsi bir ağızdan koro gibi "Evet." dediler. "Çok eskilerden zengin asabiler bir günlük yola gidip pahalı ipekler, atlas kumaşlar alır bir gece çölde kaldıktan sonra evlerine varınca satarlarmış; ama bir türlü yakalarını kurtaramadıkları kırk haramiler çoğu kez bunları soyarmış. Asabiler yine alışverişlerini yapıp çölde konaklamışlar. Konuşmaya başlamışlar 'Yahu ne yapsak ne etsek, soyulmamak için uyumasak mı?" derken biri ortaya atlamış 'Siz rahat rahat uyuyun, ben beklerim kırk haramileri görünce size haber veririm; kalkarsınız, savaşırız." demiş. Herkes kabul etmiş ve uyumuşlar. Kırk haramiler yine gelmiş, bunları soymuş tam kaçarlarken asabiler uyanmış. Tabi iş işten geçmiş artık. Bu sefer almışlar adamı ele 'Be adam madem uyuyacaktın niye beklerim dedin?' diye sormuşlar. Adam 'Ben hiç uyumadım ki...' diye cevap vermiş. 'Ee, peki neden haber vermedin?' demişler. 'Vallahi...' demiş 'Öyle keskin kılıçları vardı ki korktum size bağıramadım. He, demiş yalnız size o zaman bağıramadım, şimdi istediğiniz kadar bağırayım' diye eklemiş. 'İş işten geçtikten sonra bağırsan ne olur, bağırmasan ne olur.' deyip adamı serbest bırakmışlar. Aynı bunun gibi, gençlik devrende yapmazsan, yaşlandıktan sonra yapsan ne olur yapmasan ne olur."
Reklam
_Tanrı, ışığı yaratmıştır. Demek ki ilk Üstad-ı Azam Mason, Tanrı’nın kendisidir. _Adem Baba, ilk masonlardandır ve Tanrı tarafından Cennete mason olarak kabul edilmiştir. Bu, masonluğun eylem olarak değilse de bir oluş kudreti olarak daima var olduğunu söylemenin bir tarzıdır. Çünkü masonluk, insan ruhunun ilk ve eski bir ihtiyacına cevap
"Eğer cahil olmasaydınız," diye cevap vermiş küçük kara balık, "dünyada, kendi türünü dünyanın en güzeli sanan daha niceleri olduğunu bilirdiniz. ..."
Sayfa 22 - Parodi Yayınları
Fransalı Napolyon
Napolyon için demişler ki bu asil değil, asil aileden gelmiyor, bizi, Fransa'yı nasıl yönetecek. O da cevap vermiş Ma noblesse commence par moi Yani benim asaletim benimle başlar. Aynen böyle de bizler de kendi asaletimizi kendimiz başlatmak kendimizle başlatmak zorunda kimseleriz Yaptıklarımızla
Allah dostlarından biri rahmetullahi aleyh- evinden çıktığında gözlerini bağlar ve gideceği yere oğlu tarafından götürülürmüş. Bir gün ona niçin böyle yaptığı sorulduğunda da, şöyle cevap vermiş: Allah (c.c)'ı inkar eden bir kâfır görmeyeyim diye böyle yapıyorum. Fakat bir gün gözleri bağlı olmayarak sokağa çıkmış, o esnada Allah (c.c)'a inanmayan birini görünce düşüp bayılmış. Bu zatın Allah (c.c)'a olan bağlılığı ne kadar da güçlü! O'na bağlı konusunda ne kadar da gayretli! Bu kişi Allah (c.c)'ı nasıl inkar eder! O'na nasıl şirk koşabilir! O'nun nimetlerini yerken bir taraftan da O'nu nasıl inkar edebilirsin! Oysa sizler bunları hissetmezsiniz; bilakis o kâfirlerle yer içer, oturur kalkarsınız, çünkü sizlerin kalbinde hakiki iman yok, Allah (cc) için bir gayret yok.
Sayfa 239 - Mavi Yayıncılık - 2014
Reklam
Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı.
Sayfa 385
Sevgili Bilge, Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşsaydım senden de
Sayfa 385Kitabı okudu
Bu göl, Wansee'ydi. Bir gün Maria Puder'le Potsdam'a, ikinci Frederik'in "Gamsız" sarayının parkını gezmeye giderken, o, trenin penceresinden burasını göstermiş, şimdi bulunduğum ağaçların altında yüz seneden fazla bir zaman evvel bedbaht Alman şairi Kleist'la sevgilisinin birlikte intihar ettiklerini söylemişti. Beni buraya getiren neydi? Rastgele yürürken gözüm bu taraflara ilişince neden hemen sapmıştım? Hatta neden evden çıkar çıkmaz bu istikameti tutarak sözleşmiş gibi buraya gelmiştim. Dünyada en güvendiğim mahluktan ayrıldıktan ve onun, iki insanın ancak muayyen bir hadde kadar birbirine yaklaşabileceklerine dair söylediklerini dinledikten sonra, ölüme bile beraber giden bu insanların hayattan ayrıldıkları yere gelmek suretiyle ona bir nevi cevap mı vermiş oluyordum? Yoksa sadece kendimi inandırmak, dünyada yarı yolda kalmayan sevgiler de bulunabileceğini hatırlamak mı istemiştim? Bilmiyorum. Hatta bunları o zaman düşünüp düşünmediğimi de iyice tayin edemiyorum. Fakat bulunduğum yer, birdenbire ayaklarımın altını yakmaya başlamıştı! Kadının göğsünde ve erkeğin kafasında birer tabanca kurşunuyla, yan yana uzandıklarını görür gibi oluyordum. Çimenler arasından kıvrıla kıvrıla akan ve bir gölcük halinde birleşen kanlarına bastığımı zannediyordum. Mukadderatları gibi kanları da birbirine karışmıştı. Ve işte şurada, birkaç adım ileride yatıyorlardı. Hâlâ beraberdiler...
Sayfa 125 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.