Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Üç Kadın
“Bütün ümitlerin tükendiği günler nasıl gelip çatarsa bizimki de öyle geldi çattı. Şarap yok, kısmet yok, hiçbir şey yok, ev sahibesinden kira için ya da bakkaldan içki için kredi yok. Çalar saati sabahın beş buçuğuna kurup rençper pazarına gitmeye karar verdim. Ama saat bile doğru çalışmıyordu. Bir keresinde bozulmuştu, açıp tamir etmeye çalışmıştım. Yaylarından biri kopmuştu, tek çare kısaltıp tekrar bağlamaktı.”
Üç Kadın
“İş aramaya gitmeye karar verdiğim gece bu yüzden saate güvenemedim. Bir yerden bir şişe şarap bulmuştuk, ağır ağır içiyorduk. Saati seyrediyordum arada sırada, ne anlama geldiğini bilmeden, sabah kalkamayacağım endişesi ile. Yatağa uzandım, sabaha kadar gözümü kırpmadım. Gün ışıdığında kalktım, giyindim ve San Pedro Caddesi’ne yürüdüm. Herkes dikilmiş bekliyordu. Tezgâhlarda domates kalmıştı. ”
Reklam
Üç Kadın
“Saat dokuza geliyordu, otele dönmek bir saatimi aldı. Bütün o iyi giyimli, aptal-görünümlü insanların yanından geçtim. Cadillac süren öfkeli bir adam beni eziyordu az kalsın. Öfkesinin nedenini bilmiyordum. Hava belki. Sıcak bir gündü. Otele vardığımda yürüyerek çıkmak zorunda kaldım. Asansör ev sahibesinin kapısının önündeydi, sürekli bir şeyler yapardı o asansöre, gümüş kısımlarını parlatırdı. Gireni çıkanı gözetliyordu bana kalırsa.”
Üç Kadın
“ Şişeyi bitirdim ve uyumaya karar verdim. Çalar saati kurup Linda’nın yanına uzandım. Uyandı ve bana sürtünmeye başladı. “bana ne oldu bilmiyorum,” dedi. “neyin var, yavrum? Hasta mısın? Doktor çağırayım mı?”
Üç Kadın
“Dışarı çıkıp sola döndüm. Batıya, sefilhaneye doğru. Ve ayaklarım beni oraya götürürken merak ettim, neden yalan söylerlerdi insanlar? Artık merak etmiyorum, ama hala hatırlıyorum, ve yalan söyledikleri an hissediyorum yalan söylediklerini, ama yine de yalanın her yerde olduğunu bilen Roach Otelinin gece katibi kadar akıllanamadım."
İlgi duymuyordum. Hiçbir şeye ilgi duymuyordum. Nasıl kaçabileceğime dair hiç fikrim yoktu. Diğerleri yaşamdan tat alıyorlardı hiç olmazsa. Benim anlamadığım bir şeyi anlamışlardı sanki. Bende bir eksiklik vardı belki de. Mümkündü. Sık sık aşağılık duygusuna kapılırdım. Onlardan uzak olmak istiyordum. Gidecek yerim yoktu ama. İntihar Tanrım, çaba gerektiriyordu. Beş yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi.
Reklam
ÜÇ TAVUK
“İyi hatundu Vicki. Ama sorunlarımız vardı. Şaraba dadanmıştık. Kadın sarhoş olup ağzını açtığında benim hakkımda akla hayale gelmeyecek şeyler uyduruyordu. Ve o ses tonu: bayağı, peltek, gıcık ve kaçık. Kimi olsa delirtirdi beni delirtti.”
ÜÇ TAVUK
“Birkaç içki daha içtim ama kolunu tutup sızlanmayı sürdürdü. Sonunda sabrım tükendi, ona birazdan döneceğimi söyleyip aşağı indim, sokağa çıktım ve bakkal dükkânının arkasında birkaç eski sandık buldum. Sağlam tahtalardan birkaç tanesini söküp çivilerini temizledikten sonra asansöre binip yukarı çıktım.”
ÜÇ TAVUK
“Şarap öyle güçlüydü ki yapışkanı çözmüştü. İğrençti. Yeni bir protez yaptırmak zorunda kaldık. Parayı nereden bulduğumuzu hatırlamıyorum, bulmuştuk bir şekilde, ama yeni protezi ile ata benzediğini hatırlıyorum.”
ÜÇ TAVUK
“Bir keresinde yine kapıyı vurup çıktı. Bir süre oturup şarabımı içtim ve yaptığını düşündüm. Sonra kalkıp asansöre bindim, aşağı inip bende sokağa çıktım. En sevdiği barda buldum onu. Elinde morumtrak bir fularla barda oturuyordu. Daha önce görmemiştim o fuları. Benden saklamak ha. Yanına gidip yüksek sesle, “senden bir kadın yaratmak istedim ama lanet bir fahişeden başka bir şey değilsin!” dedim.”
Reklam
ÜÇ TAVUK
“Asansöre bindim. İyi hissediyordum kendimi. Dört katlık bir iniş. Asansör kafes şeklinde inşa edilmişti ve eski çorap, eski eldiven, eski süpürge kokardı. Ama bir şekilde güven ve güç duygusu veriyordu bana, damarlarımda dolanan şarabı da hesaba katmak gerek.”
ÜÇ TAVUK
“Ama sokağa çıktığımda fikrimi değiştirdim. Gidip dört şişe şarap daha aldım, asansöre binip yukarı çıktım. Aynı güven ve güç duygusu ile eve girdim. Vicki koltuğa oturmuş ağlıyordu. “döndüm sana, şanslı sevgilim benim,” dedim ona.”
ÜÇ TAVUK
“Bıraktım gitsin. Oturup şarabımı içtim. Porto. Her zaman ki gibi. Olanları düşündüm. Hımmm, hımmm, evet. Sonra hiç telaş etmeden kalktım, asansöre binip aşağı indim. O aşina güç duygusu yine. Kızgın değildim. Gayet sakindim. Sürüp giden bir savaş.”
Üç Kadın
“Benim gibi yufka yürekli biri ölüme sebebiyet vermemek için elinden geleni yapmaz mı? Bir içki söyledim. Adı, söylediğine göre, Margy’ydi. Thomas Nightgale, dedim ona, ayakkabı pazarlamacısı. Margy. Değişik adlı bütün o kadınlar: içerek, sıçarak, adet görerek, erkekleri düzerek. Duvarlara katlanarak. Acayip.”
ÜÇ TAVUK
“asansöre bindik. gücümün arttığını hissettim. kapımdan içeri girdiğimde çoraplarını ne tutuyor diye bakmak için Margy’nin eteğini kaldırdım. sonra sağ elimin uzun parmağı ile parmakladım onu. bir çığlık atıp pembe paketi elinden bıraktı. paket halıya düştü, tavuklar halıya saçıldı. o üç beyaz-sarı tavuk üstlerindeki 29-30 katledilmiş sarkık insan kılı ve açık ağızları ile sarı ve kahverengi çiçekler, ağaçlar ve Çin ejderi ile bezenmiş o eski halının üstünde, elektrik ışığının altında, dünyanın sonunda, Los Angeles’da, 6. cadde ile Union kavşağı yakınında öyle tuhaf görünüyorlardı ki.”
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.