Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hayatta ben en çok kendimi sevdim: Sesleri çoğaltan sessizlik korkusu, Feci bir kazada hayatını kaybeden tren, Karanlıkta parlayan uyumsuz çığlık, Merhem tanımayan vazgeçilmez yanık, İkiz kardeşi korkulu uykuların... Sığ sanılan derin ve karanlık suların Belki de en derin yerinde yittim Hayatta ben çok kendimi sevdim sen burda bir yabancısın, üstelik küstah
Ey acıyı ödünç alan, o artık sende kalsın Sonsuza kadar senin olsun o çığlık
Reklam
Öyle bir zamanda gel ki, vazgeçmek mümkün olmasın.
Öyle bir zamanda gel ki, vazgeçmek mümkün olmasın. Ellerimde koparmaya çalıştığım zincirlerden kalma yara izleri, Yeni yeni iyileşmeye yüz tutmuş olsun. Gözlerimde öyle bir karanlık olsun ki, gören kör oldum sansın. Yanaklarım kurumuş olsun göz yaşlarımdan, dudaklarımsa çatlak çatlak. Öyle bir zamanda gel ki, vazgeçmek mümkün olmasın. Belki bin tane aşktan geçmiş olayım ve hiçbiri olmasın gözümde. Hiçbiri tamamlayamamış olsun cümlelerimi, Hiç biri bağlayamamış olsun geceyi sabaha. Hiçbirinin gülüşünün her anı senin kadar aklıma işlenmemiş olsun. Hiçbirinin hayali en güzel haliyle barınmamış olsun beynimde. Hiçbirinin izi kalmamış olsun bedenimde. Öyle bir zamanda gel ki, vazgeçmek mümkün olmasın. Sessizce ağladığım, o kimsenin olmadığı anları çığlık çığlığa hıçkırıklara dönüştürmemiş olsun. Ellerim kimsenin üzerinde eriyip gitmemiş olsun, gezinse bile. Dudaklarım senin adını söylerkenki gibi kıvrılmamış olsun hiç bi ad'a yeterince. Yerine koymaya çalıştığım her beden yok olup gitmiş olsun kumlar aktıkça tane tane. Unuttuğumu sandığım, vazgeçtiğimi sandığım, Sevemediğimi sandığım öyle bir zamanda gel ki Yerçekimine karşı koysun damarlarımda beni yaşatan her zerre. Unuttuğumu sandığım, vazgeçtiğimi sandığım, Sevemediğimi sandığım öyle bir zamanda gel ki, vazgeçmek mümkün olmasın... • Orhan Veli Kanık
Bindörtyüz şu kadar sene evveldi; Mekke'ye Yemen'den bir düşman geldi. Çil yavrularından çokluk ordular, Kâbeyi yıkmaya geliyordular. Önlerinde bir fil vardı, kocaman... Ot bitmez çöllerde bir sel ki, yaman. Kureyş, yeryüzünde en soylu oymak, İbrahim Peygamber neslinden yumak, Dağlara çekildi hâli görünce. Ev, Allah'ın Evi, bütün düşünce... Dediler: Kâbeye sahibi kefil! Birden birşey oldu, yere çöktü fil. Ebabil kuşları... Gök benek benek... Olur... Elverir ki, Allah ol desin: Küçük serçe koca kartalı yesin! Derya derya ahenk, dalgalarında, Minicik birer taş, gagalarında, Düşmanın üstüne kuşlar üşüştü. Her taş bir askerin başına düştü. Ölen, kaçan, çığlık, nâra, kıyamet! Keremli Mekke'de, derken selâmet... Fil tarihi, işte oluş, sene bir! Bindörtyüz şu kadar evvel, gene bir!
Çığlık çığlığa, son bir kez Yüzüme bak ve söyle Bensiz bir sen yaratabilir misin? Hadi söyle! ~You may kiss the bride
Dili kopmuş bir hayal çanı yüreğim Sesini yalnız benim duyduğum Vurur durur çığlık çığlık içimde.. Dönüşü olmayan biricik şeymiş zaman Yaşamak meğer ne büyük bir kazançmış Kavradım acılar içinde kaybede kaybede
Sayfa 163
Reklam
Yıllardır çığlık atıyordum ve hiç kimse beni duymamıştı.
Üç gündür şeytani bir gümbürtü ve tiz bir çığlık bizi cinnet bulutuyla sarmalıyor; topraktan, gökyüzünden ve birliklerimizden ayırıyordu ve bizler, yani yaşayanlar, uyur gezerler gibi dolanıyorduk. Ölüler sakin sakin yatıyor, bizse hem hareket ediyor, işi­mizle meşgul oluyor, konuşuyor, hatta gülüyorduk, hem de uyur gezer gibiydik.
“Ölüm en yüksek çığlıktır.” “Ölüm bazen de umutsuz bir dilektir.” “Ölüm , büyük bir çığlık ve umutsuz bir dilek olduğunda kimse sizi unutamaz. Biz unutulmayacağız.”
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.