Oysa gülmek zekâ parıltısının ve yaşama sevgisinin en önemli göstergesidir. En az acı kadar insanı insan eden bir erdemdir. Aklımızı kalbimizi gövdemizi bağlayan her türlü ayıba, yasağa, baskıya karşı aldığımız rahat bir soluktur. Rochefoucault, "ciddiyet, zekânın kusurlarını gizlemek için uydurulmuş bir beden gizemidir" der. Acı, insana dışardan dayatılmış, onu kötürüm eden bir olgudur ama gülmek insanın kendisinin yarattığı bir yaşama büyüsüdür. Acıdan daha yaratıcı hayat bilgisi olduğunu düşünürüm gülmede. Kendi kusuruyla yüzleşecek bir yüce gönüllülük gerektirir. İnsan böylece, başka insanları da kusurlarıyla sevmeyi öğrenecektir. Ancak, Goethe'nin şu sözün- de işaret edilen düzeyi de unutmamalı: "Bir insanın karakteri, eğlenceli bulduğu şeylerde ortaya çıkar daha çok."
Sayfa 19 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okuyor
benlik, zamana ve mekana göre üstlendiğimiz rollerin bir bütünü olarak karşımıza çıkar ve benliğin merkezinde hâkim olan duygular; ümit, arzu ve düş kırıklığı olarak yaşanır. Peki, biz henüz bu rolleri üstlenmeden, benlik tasavvurlarımız ve alt kişiliklerimiz oluşmadan önce veya onları devre dışı bıraktığımızda kimiz ve dünyayı nasıl görürüz?
Reklam
“Bir inanç için acı çekmiş olandan daha tehlikeli varlık yoktur: En büyük zalimler, kafası kesilmemiş mazlumlar arasından çıkar.”
Insan ilişkileri (object relations), yavaş yavaş yapbozun parçalarını, yani benlik tasavvurlarını oluşturur. Parçaların her biri, hem deneyim yaşanan o insandan (anne veya baba) bir şeyler taşır hem de o ilişkinin çocuk üzerindeki etkisini (yani o ilişki çerçevesinde ben neyim duygusunu) ihtiva eder. Bu şekilde, benlik ve insan tasavvurlarından oluşan birimler, gruplar hâlinde organize olur, daha büyük sistemler alt kişilikleri oluşturur ve bu sürecin sonunda "ben kimliği" (ego identity) meydana çıkar.
Fazlasıyla dışadönük bir tutum nesnelere gömülmeye yol açar. Bunun sonucunda da fiziksel ve sinirsel işlev bozuklukları ortaya çıkar.
"Asırlara dayanan bir gelenekti bu. Arap harp örfüne göre savaşlardan önce her iki taraftan birkaç kişi öne çıkar ve teke tek çarpışmak için rakip dilerdi. "
Reklam
İyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. Ya da hiçbir şey çıkmaz.
Korkuyu Beklerken
Korkuyu Beklerken
Empatinin yaygınlaştırılması; hukuk, işletme ya da siyasi bilimler fakültelerinin koridorlarında bile kemikleşmiş bir düşünce olan "insanın rekabetçi bir hayvan olması" kavramının gençlere ådeta bir salgın hastalık gibi bulaştırılması kadar kolay değildir. Viktorya Dönemi'nden kalma bir artık olan Sosyal Darwinizm, bugün belki modası geçtiği için gözden düşmüş olabilir, ancak nefesini hâlâ ensemizde duyuyoruz. David Brooks, 2007 yılında The New York Times'daki köşesinden hükümetin sosyal yardım programlarıyla alay ediyordu: "Genlerimizin içeriğinden, nöronlarımızın doğasından ve evrimci biyolojiden aldığımız dersler sonucunda, doğanın rekabet ve çıkar çatışmalarıyla dolu olduğu ortaya çıkmıştır." Amerikalı muhafazakârlar sanırım bu şekilde düşünmekten hoşlanıyorlar.
Sayfa 313 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Zwingli için religio insanla Tanrı arasındaki ilişkidir. İnsan, merhametiyle kendisine ulaşan Tanrı'ya güvendiğinde bu ilişki kurulur. Bu nedenle Tanrı'dan başka bir şeye Tanrı diye güvenildiğinde yanlış religio veya verdiği diğer adla yanlış takva veya bâtıl inanç ortaya çıkar.
Fakat hangi sınıftan olurlarsa olsunlar , insanlar kendilerine çıkar sağlayacak şeylere inanmak ister .
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.