Şöyle bir aşk...♡
Fakat hakkını teslim edeyim; çok muhterem zatmışsın Muazzez. Hani tabelanı yaptırıp göğsüme assam, desem ki, "Burada bir muhterem zat yatıyor" seni bekleyen kollarıma çaput bağlarlar, gözyaşlarıma dilek taşları atarlar... Sana tahsis ettik yürek denilen arsayı; koy in cin top oynasın; koy anılar cirit atsın. Anladım, sensiz bana bu dünya dar...
DOĞU TÜRKİSTAN
yüzyıllar boyunca, koca kuvvet ve hattâ devlet halindeki Çin, Moğol ve Rus rekabet ve saldırganlığı, Türk'ü öz anavatanından kaçıramamıştır. Aksine, çok ağır kan bahasına ve kültür kaybına mal olmasına rağmen, her zaman direnilmiş, istilâların ucuzca atlatılmasına çalışılmıştır; Ülkenin gerçek sahiplerinin Türkler olduğu her vesile ile dosta ve düşmana hissettirilmiştir.
Reklam
Bünyesini ye yapısını teşkil eden Türk boylarının adlarına bakılacak olunursa. Altay Türkleri, cidden eski Türk özlülüğünü ve gerçek türeyişlerini olduğu gibi muhafaza etmişlerdir. Bir nevi anavatanlarının canlı tarihini yaşatmışlardır. Bunu bizzat Altay Türk halklarım vücuda getiren boy ve soy isimlerinden anlıyoruz. Şöyle ki: Teleüt’lerin bir uruğunu teşkil eden Tölös’ler Orhun yazıtlarında geçtiği gibi, Çin kaynaklarınca da “T'ie’le” şeklinde tespit edilmiştir. Telengit’ler ise yine aynı kaynaklarda “To-lanko”, Moğolların “Gizli Tarihlerinde” ise “Tenggut” olarak geçmektedir. Tuba’ların bir soyu olan Tirgeş de eski Türgeş’lerden başka bir şey değildir. Aynı şey Altaylı’lar soyundan olan Kırgız, Kıtang, Nayman, Mörküt ve saire gibiler hakkında, serbestçe söylenebilir. Bu suretle; Altay Türklerinin, 1500 yıllık millî tarihlerine sadakatle bağlı olduklarını görmekteyiz.
Sevgiliniz sizinle röportaj yapar gibi sevişmeye kalkışıyorsa, uzun ve sıkıcı bir anketi yanıtlar gibi öpüşüyorsanız bazılarının kelimeye ihtiyacı yoktur. Orada saçma suç kendini kanıtlamış ve yargının vereceği kararı beklerken kelimeleri imhaya yönelmiştir bile...
Sel yayınları
Köprüden Önce On Çıkış!
Hep ikilik birlik içindir; Bak, iki göz bir görüyor. Birlik ise dirlik içindir; Bak, iki göz bir görüyor. Ruh ve ceset arş ve felek; İnsan ve peri cin ve melek. Birlik için hep bu emek; Bak, iki göz bir görüyor.
“Lakin biz biz olalım, şehir yerinde göz kulak olalım kendimize kardaşlar. Neden derseniz, şehir yeri köy yerine benzemez. Şehir adamı köylüyü cin çarpar gibi çarpar.“
Karakarga YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Lakin biz biz olalım, şehir yerinde göz kulak olalım kendimize kardaşlar. Neden derseniz, şehir yeri köy yerine benzemez. Şehir adamı köylüyü cin çarpar gibi çarpar. Birbirimize iyice sarılalım, el sözüne kulak asmayalım. Anca beraber, kanca beraber!
Everest YayınlarıKitabı okuyor
Filiz belki de bu kadar güzel olmasaydı dini hassasiyetle- rimden ödün vermez dini öğrenip öğretmek adna da olsa ona yaklaşmazdım. Saçları bu kadar gür ve alımlı olmasaydı ona hicab ayetinden bahsederken garip bir haz duymazdım. Onun zengin, sarışın ve güzel olması o yıllar bilinçaltıma kazinan "sermayenin birleştirilmesi" fikrini katileştiriyordu. Filize sahip olmak demek zenginliği, statüyü İslam potasında eriterek yeni bir müessese kuruyormuşçasına heyecanlanmak demekti. Dindar oldukları için fakir ve cahil olarak nitelendirilmiş atalarımın intikamını almak demekti. Kendine güveni tam olan bir kadının islami açıdan olgunlaştırılması demek dindar kadının kamusal alana inmesi demekti. Filiz'e çarşaf giydirmek ona din adına tahakküm etmek demekti. Yeni hayatını dini bilen biri ile yani benim dediğim şekilde şekillendirecek olması demek bir nevi ben ne dersem onu yapacak demekti. Kamusal alanda Öteki, evde beriki olan Filiz geleneksel dini anlayış içinse daima müdahaleye açık olan olacakti. Tüm bunları sonradan anladım Insanun hapishanede düşünmek ve sosyolojik tespitlerde bulunmak íçin bol vakti oluyor.
Sayfa 75
“Düşüncelerinize dikkat edin, onlar hareketlerinizin başladığı yerdir.” Çin atasözü
Deborah'm laneti, bir dibuk* ya da cin gibi, kendisini Deborah'm gövdesi ve ağzı aracılığıyla açığa vuruyordu. Bu lanet hiç bırakmamıştı yakasını. *Bir başka bedene giren ruh.
Reklam
Hayatın iki ucunda fakat birbirine ezelî bir iradeyle bağlı bu iki vücudu, uzun gecelerin gamlarını dağıtmak için, her köşesi çın çın öten boş sofalarda, kucak kucağa gezerken bir gören olsa perili, metruk harabelerde hayaletler cilveleşiyor sanırdı.
GDO'lar bir kez gıda zincirine girdi mi, artık "cin şişeden çık­ mış" demektir! Çünkü... Laboratuvarda oluşturulan "yabancı DNA'lar" vücudun yapısını bozuyor. Bunlar vücuda girdiğinde başıboş dolaşıyor, mide bağırsak güzergahı içerisinde uzun süre yaşayabiliyor ve iç organlara kan yoluyla taşınabiliyor. Bu hal kronik hastalıklara sebep olma riskini artırıyor!
Bu mücadeleyi nasıl yürütmeliyiz? Her planda: ideolojik, ekonomik ve siyasi planlarda- bu üç klasik planın her birinde savaşmak zorundayız. Revizyonizme karşı savaşma görevini yerine getirmediğimiz takdirde komünist değiliz demektir. Bir komünist revizyonizme karşı yılmadan ve amansız bir şekilde savaşmakla yükümlüdür ve revizyonizme karşı biz savaştık. Sahneye çıktığından beri savaştık. Biz ülkede 1964'te revizyonistleri partiden ihraç ederek bu mücadeleye katkıda bulunma şansına sahip olduk, onların her zaman örtbas etmeye çabaladıkları bir gerçektir bu. Revizyonizme karşı Başkan Mao'nun göndere çektiği mücadele bayrağına sahip çıkarak partinin büyük çoğunluğunun birleştiğini ve Del Prado ve çetesi saf dışı bırakılana dek o zamanki komünist parti saflarında revizyonizmi hedef alıp vurduğunu çok açık bir şekilde belirtmek isterim. O zamandan günümüze dek revizyonizme karşı savaşmayı sürdürdük, sadece burada değil sınırlarımızın ötesinde de. Uluslararası çapta da revizyonizme karşı çıkıyoruz; Gorbaçov'un Sovyet sosyal emperyalizmine, Deng Siao-ping'in Çin revizyonizmine karşı çıkıyoruz, ister sosyal emperyalistlerin ister Çin veya Arnavutluk revizyonistlerinin ya da başka herhangi birinin çizgisini takip etsinler, tüm revizyonistlere karşı çıkıyoruz.
Mao sonrası revizyonist çin hakkınds;
El Diario: Revizyonizm ne rol oynuyor ve PKP ona karşı nasıl mücadele ediyor? Başkan Gonzalo: İlkin hatırlamalıyız ki Marksizmin her ileri adımı müсаdele içerisinde atılmıştır ve Marksizmin bu gelişme sürecinde eski tip revizyonizm ortaya çıkmış, Birinci Dünya Savaşı'nda da çökmüştür. Ama o zamandan bu yana biz komünistler yeni bir revizyonizm ile Kruşçev ve onun uşakları tarafından yayılmaya başlayan ve bugün Marksizme karşı yeni bir saldırı başlatan modern revizyonizm ile karşı karşıya geldik. Başlıca merkezleri Sovyetler Birliği ve Çin'dir.
Birgün Süleyman âleyhisselam yüz binlerce in­san, cin ve hayvanatın huzurunda öyle yükseldi ki, meleklerin göklerdeki tesbih seslerini duydu. Sonra öyle alçaldı ki ayakları deniz sularına değmeye baş­ladı. Bu sırada bir ses duydu: «Eğer Süleyman'ın kalbinde zerre kadar kibir olsaydı onu yükselttiğim nispette daha çok aşağı düşürürdüm» dedi.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.