Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kazım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi
Kazım Taşkent, Yapı Kredi Bankası'nın kurucusudur. İş bu seri Fransa'nın ünlü yayınevi Gallimard'dan esinlenerek oluşturulmuş bir dizidir. Sadeliğiyle göz doldurur. :) Eski ciltli baskılarının olmaması hanelerine eksi puan olarak yazılabilir. Ayrıca daima pahalıdırlar. Eserlerin çoğunu incelediğimizde diğer yayınevleri tarafından basılmadığını
Bir gün hatırladı çekirdeğini, Dikti onu güneye bakan duvarın dibine; Gözyaşlarıyla suladı, kök salsın diye, Bir filiz versin diye bekledi, Ama hiçbir şey çıkmadı,
Reklam
Geldiği gibi gitti sonsuza kadar gitti, Gitti dönüşü olmayan bir nehir misali Gitti, hayat dolu bir canın ölüme gidişi gibi - Gitti, bitişi gibi bir senenin sonu gelince Yarın, bugün, dün, yok ki bir yenisi- Gitti gider, gelir mi bir daha geriye?
"Geçti aşkın zamanı, neşenin zamanı geçti, Çok geç artık, çok geç! Elveda! Çok oyalandın yolda, Boşa harcadın zamanını kapıda: Öldü gitti büyülenmiş güvercin Kavuşamadan sevdiğine konduğu dalında; Kulesindeki büyülenmiş prenses Uyudu, öldü sonra altın pencere kafesinin ardında; Sen bekletirken onu Hasret çekiyordu kalbi nasıl da.
Reklam
Bir de yolumuzu kaybedersek ne yaparız sonra?
Sayfa 27 - Yapı Kredi Yayınları Kazım Taşkent Serisi
Hayat ağacı kökünden kurumuştu.
Sayfa 28 - Yapı Kredi Yayınları Kazım Taşkent Serisi
Laura
Daha önce tatmamıştı böylesini, Nasıl doyardı tadına? Emdikçe emdi, emdikçe emdi O bilinmeyen bahçenin meyvelerini; Dudakları morarıncaya kadar emdi; Sonra fırlattı içi boşalan kabukları Ama koydu cebine bir meyvenin çekirdeğini, Ve bilemedi gece miydi vakit, yoksa gündüz mü Tuttuğunda tek başına evin yolunu.
Reklam
Hayat ağacı kökünden kurumuştu: Acılı yüreğinin derinlerinden bir kelime dahi söylemedi; Boşluğa baktığında göremeyince bir şey ...
Ah Laura...
Bir gün hatırladı çekirdeğini, Dikti onu güneye bakan duvarın dibine; Gözyaşlarıyla suladı, kök salsın diye, Bir filiz versin diye bekledi, Ama hiçbir şey çıkmadı ...
Yaban arılarının taciz ettiği...
Beyazlar içinde ve sarı saçlarıyla dayandı Lizzie Deredeki bir zambak gibi, Dalgaların amansızca dövdüğü Mavi damarlı bir kaya gibi, Kükreyen fırtınalı denizde Altın ışığını yayan Yapayalnız bir fener gibi, Bal gibi tatlı tomurcuklarıyla Meyveye durmuş bir portakal ağacı gibi, Yaban arılarının taciz ettiği, Kubbe ve kulelerle bezeli Muhteşem el değmemiş bir kasaba gibi, Düştü düşecek, kuşatılmış bir donanma tarafından Sancağını al aşağı etmeye göz koyan.
Sayfa 32 - YKY
Geride ne sap kaldı, ne çekirdek, ne de filiz...
Bir söz vardır, Zorla güzellik olmaz diye. Cinler elini kolunu bağlayıp yakaladılar onu, Dil döktüler, zorladılar, Gözünü korkuttular, yalvardılar, Tırmaladılar, sırtını morartana dek çimdiklediler, Dövüp hırpaladılar, alay ettiler, Tekmelediler ve yumrukladılar, Gene de tek söz çıkmadı Lizzie'nin ağzından; Bir kere olsun açmadı dudaklarını, Ağzına meyve tıkıştırırlar diye: Güldü içten içe hissedince bütün yüzüne Bulaşan, gamzesinde biriken, Oradan kesilmiş süt misali ürperen Boynuna doğru akan şurubun damlalarını. Sonunda pes etti zalimler Onun direnişinden yorulup, Geri verdiler parasını, tekınelediler meyvelerini, Yerlere dağıldı her biri, Geride ne sap kaldı, ne çekirdek, ne de filiz ...
Sayfa 34 - YKY
Uzun bir kuraklığın ardından; Bir sıtmalı gibi titreyerek ve acıyla, Öptü onu, öptü aç bir ağızla. ...
Sayfa 37 - YKY
307 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.