Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ayrılık...
Yavaş ve sessiz adımlarla yürüyordu. Bir elinde bavulu, diğer elinde sevdiğinden geriye kalan kırmızı bir mendili. Saçlarının uçları, hafif esen rüzgarla dans ederken, çevredeki ağaçların yaprakları arasından süzülen güneş ışığı yüzünde dans ediyordu. Gözleri, derin ve gizemli denizin maviliğini yansıtıyordu; kimi zaman dalgaların sakinliğini, kimi zaman da hırçınlığını taşıyordu. Bir yandan sinirli, bir yandan korkmuş bakışları vardı. Ama bakmasının bir sebebi vardı, o da zalime ayrılıktı. Her adımda geçmişle gelecek arasında sıkışıp kalan bir adamın portresi çiziliyordu. Yüzünde, hayatın cilveli yönlerine karşı kazanılmış derin çizgiler vardı; her biri, yaşadığı acıların ve sevinçlerin izlerini taşıyordu. Son düdüğün çalmasıyla birlikte, trenin içine adımını attı. Ferah bir nefes alıp, etrafı gözden geçirdi. Koltuğuna yerleşirken, camdan dışarı bakarken içindeki hüzün, yolculuğunun izleriyle birleşti. Son bir kez camı açıp, titreyen bir sesle 'hoşça kal' dedi. Trenin içindeki sessizlik, onun ayrılığının ardından geriye kalan tek izdi. Gözleri, bir an için uzaklara kaydı; unutulmaz anılar ve geleceğe dair umutlar arasında kaybolup gitti...
Geçenlerde fotoğrafını gösterdiler, saymayı bıraktım, kaç yıl oldu unutmuşum. Güzellikten bir kaybın yok fakat gözlerinin etrafında ince ince çizgiler, içindeki parıltı seni de terketmiş anlaşılan. Sonra döndüm aynaya, kendime, alışmışım ya sanki hep böyleydim. Düşündüm taa o zamanları, ne kadar da gençtik, kaygılardan bihaber... Artık serden geçtik, bizden geçti, saçlarıma aklar düşünce uysallaştı, ne yana tarasam durur, sakalımda aklar gençliğimi unutturur. Şunu farkettim; parıltısı yok ama bakışlarımız aynı. Dedim ya, biz yaşadık, zaten şunun şurasında ne kaldı? Biraz daha temaşa edip gideriz birbirimizden bihaber... Olsun, yine de kendini ve çiçeklerini ihmal etme.
Reklam
Mahkum. (Yazan Deniz Şimşek)
Ay ışığı, gökyüzünden yavaşça süzülerek geceye huzur verirken, genç adamın yüreği hapsolmuştu. Gözleri, yıldızların parıltısında kaybolmuş gibi, bir hüzünle parlıyordu. O an, sevgilisinin yüzünü hatırladığında, kalbi sanki kırılacakmışçasına derin bir acıyla titriyordu. Genç adamın gözlerindeki bu hüzün, bir zamanlar parıldayan umut dolu bir aşkın izlerini taşıyordu. Kalbinin hapis olması, geçmişte yaşadığı derin duygusal bir travmanın eseri gibiydi. Sevgilisiyle yaşadığı ayrılık, onun kalbini bir zincirle sarılı tutmuş, özgürlüğünü kısıtlamıştı. Gecenin sessizliği içinde, genç adamın yürüyüşü adeta bir iç hesaplaşmanın yansımasıydı. Her adım, geçmişteki anıları canlandırıyor ve o kalpte hapsedilmiş duyguların acı veren bir melodiye dönüşmesine sebep oluyordu. Yıldızlar, onun acılı bakışlarına şahitlik ederken, kalbindeki hapis duvarları, sevgilisinin adını fısıldayarak yankılanıyordu. Genç adamın yüzünde beliren derin çizgiler, hayatın ona öğrettiği acı dersleri yansıtıyordu. Ama yine de, içindeki umutsuzluğa rağmen, bir parça umut ışığı beliriyordu. Belki de zamanla, bu hapis duvarları yıkılacak ve kalbi özgürce atabilecekti. Ancak şu an, o kalp, sevgilisinin hatıralarıyla hüzünle dolu, adeta bir şairin en dokunaklı dizelerini yazdığı gibi, geceye bırakılmıştı.
Barış Özcan:Pantheon'un Gizemli Gözü
       ℙ𝔸ℕ𝕋ℍ𝔼𝕆ℕ'𝕌ℕ 𝔾İℤ𝔼𝕄𝕃İ 𝔾ÖℤÜ 𝐓ü𝐦 𝐭𝐚𝐧𝐫ı𝐥𝐚𝐫ı𝐧 𝐭𝐚𝐩ı𝐧𝐚ğı>>PANTHEON "𝓡𝓸𝓶𝓪'𝔂𝓪 𝓼𝓮𝔂𝓪𝓱𝓪𝓽 𝓮𝓭𝓮𝓷 𝓿𝓮 𝓟𝓪𝓷𝓽𝓱𝓮𝓸𝓷'𝓾 𝔃𝓲𝔂𝓪𝓻𝓮𝓽 𝓮𝓽𝓶𝓮𝔂𝓮𝓷 𝓫𝓾𝓭𝓪𝓵𝓪 𝓸𝓵𝓪𝓻𝓪𝓴 𝓰𝓮𝓵𝓲𝓻 𝓿𝓮 𝓫𝓾𝓭𝓪𝓵𝓪 𝓸𝓵𝓪𝓻𝓪𝓴 𝓰𝓲𝓭𝓮𝓻." ●Yunanca’da  Pan tüm, theos ise Tanrı demektir. Dolayısıyla bu tapınak Tüm Tanrıların Tapınağı olarak adanmıştır. ●Pantheon Tapınağı, dönemin
Yeni Diyalektik
_Tanrı, ilk ateisttir. Ateistler _Tanrı, ilk masondur. Masonlar _Orospu çocuğu. Marques de Sade _Herkesin tanrısı kendine benzer. Yamyamların tanrısı bir yamyam; savaşçıların tanrısı bir savaşçı; hırsızların tanrısı hırsız; aşıklarınki de aşk tanrısı olacaktır. Ralph Emerson _Trakyalılara göre tanrı, sarışın ve mavi gözlüdür. Öküzlerin elleri
Kalbimdeki acılar, sanki bir okyanusun derinliklerinde kaybolan gözyaşları gibidir. İçimdeki karanlık bulutlar, her adımda beni saran bir sis gibi hissediyorum. Hayatın dalgaları, beni sürekli olarak sarsıyor ve yıkıyor. İçimdeki fırtınalar, göğsümdeki kasvetli bir gökyüzünü andırıyor. Gözlerimdeki yaşlar, umutsuzluğun tuzlu denizlerinde
135 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.