Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çocukları yarış atı gibi koşturan TESTçi öğretmenlere...
Yaşamında ilk kez okula giden, okulun eşiğini aşarak eğitim yaşamına adım atan her çocuk, sınıfa Luria’nın köylülerinin bir minyatürü olarak, beraberinde sözellik dünyasının büyülü heyecanını sürükleyerek girer. Bu çocuk okula yalnızca henüz tam olarak anlaşılamayan bazı niteliklerini getirmekle kalmaz, aynı zamanda dünyayı öğretmenine ve okula tümüyle yabancı bir şekilde algılatmaktadır. Bu algılama biçimi öylesine farklıdır ki, koca bir öğretmen ve idareci ordusu bile çocuğun önündeki en az sekiz yıllık öğrenim yaşamında nasıl bir başarı göstereceğini testlerle ölçemez. Çocuğun sözellikle arasındaki sıkı bağ, onu tıpkı Luria’nın köylülerinde olduğu gibi, böyle zamansız psikometrik girişimlerden korur. Kimse çocuğun zekâsını ölçemez çünkü tüm ölçüm araçları okuryazarlar için tasarlanmıştır. O durumda bir çocuk ancak gözlemlenebilir, davranışları ancak tartışma yoluyla değerlendirilebilir. Arkadaşlarıyla oynuyor mu? Paylaşmayı biliyor mu? Yalnız bir çocuk mu? Bütün bu sorular çocuğun içinde bulunduğu grupla arasındaki ilişkileri tanımlamaya yöneliktir çünkü çocuk hâlâ kendini bir kabilenin üyesi gibi hisseder. Küçük çocuklar Luria’nın köylüleri gibi düşünür, sorulan her soruyu, söylenen her sözü somut anlamıyla algılarlar. Şekilleri ve biçimleri yakın çevrelerindeki nesneler olarak tanımlarlar. Daireler aydır, kareler ise oyuncak küp.