Kişisel diyaloglarda müşahede ve tefekkür, susanın yaptığı şeydir. Konuşurken müşahede edemezsin. Genellikle çok ve boş konuşan insanların müşahedesinin zayıf, karakter ve olay tahlillerinin sığ olmasının önemli sebeplerinden birisi budur. Aslında olan şudur: Böylesi kişiler çok konuştukça, tefekkürleri azalır ve konuşma içerikleri zayıflar. Boş konuştukları için de az dinlenirler. Az dinlendikçe daha çok konuşurlar. Bu böylece kendi kendini besleyen bir kısır döngüye dönüşür.
Alman araştırmacı Tania Singer, acı içinde kıvranan birisini seyreden erkek ve kadınların beyin taramalarını gerçekleştirerek, nasıl tepki verdiklerini test etmiştir. Her iki cinsiyet de acı çekerken gördükleri kişinin acısını derinden hissetmişlerdir. Eline orta şiddette elektrik akımı verilen kişiyi izlerken kendi beyinler- deki acı bölgeleri etkinleşmiş ve sanki acıyı çeken kendileriymiş gibi tepki vermişlerdir. Ancak bu tepki, izledikleri sevdikleri ya da deney öncesinde birlikte dostça oyun oynadıkları bir kişiyse gerçekleşmiştir. Eğer acı çeken kişi, bir önceki oyunda dürüst davranmamış biriyse verilen tepkiler büyük oranda değişmiştir. Aldatıldıklarını düşünen izleyiciler, acı çeken kişinin kendilerini aldatan kişi olduğu durumlarda bundan çok fazla etkilenmemişlerdir. Kadınlar az da olsa yine empati göstermelerine karşın, erkekler tamamen duyarsız kalmışlardır. Aksine, az önceki oyunda adil olmayan kişiye elektrik verildiğini izleyen erkeklerin beinlerdeki zevk alma merkezleri etkinleşmiştir. Bir anda empatiden adalete kaymış ve başkasının cezalandırılmasından memnun olmuşlardır. Belki de, en azından erkekler için düşmanlarının ateşte kavrulduklarını izleyebilecekleri, Tertullian'ın tasvir ettiği bir cennet vardır, kim bilir!
Sayfa 333 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Reklam
Güneşin Yazdığı
Alıştık bakıvermeye, az şey mi balkonda deniz Son gözlerimizi harcadık, en çok da güneşin tuttuğu Sırası gelmişken söyleyelim de Biz onunla güneşi, suyu aşka çeviriyoruz Bana uzun mu uzun portakal dilimlerini anlatıyor Duvarları boyatıyor her sonbaharda Şimdiyse ne yapalım? Bilemiyoruz.
Galiba olaylar duygularımızın bir tür açımlamasından başka bir şey değil – biri ötekinden çıkarılabilir. Zaman bizi alıp götürüyor (kendi kişisel geleceğimizi biçimleyen ayrı ayrı benler olduğumuzu cesaretle düşünebilirsek) - zaman bizi bizim çok az bilincinde olduğumuz duygularımızın hızıyla alıp götürüyor. Sence çok mu soyut?
Sayfa 280
epilepsi
Epilepsi az gelişmiş ülkelerde çok daha yaygındı, hâlâ da öyledir. Sıtma ve sistiserkoz beyni enfekte eder ve bunun sebep olduğu hasar da nöbetlere yol açar. Ancak epilepsi bu kadar yaygın olmasına rağmen, Uganda gibi ülkelerdeki epilepsi hastalarının çoğu düzgün bir tedaviye erişemez. Bugün bile.
Çeşitli başarısızlıklar arasından insan kendine saygısını en az zedeleyenini seçer: Kendisini en az düş kırıklığına uğratanı. Benim başarısızlığım da sanat, din ve insanları kapsıyordu. Sanatta başarısızdım (bunu şimdi birden düşündüm) çünkü insanın açık, belirgin bir kişiliği olduğuna inanmıyorum. ("İnsanlar," diye yazıyor Pursewarden, "sürekli olarak neyseler o mudurlar, yoksa tıpkı eski sessiz filmlerdeki gibi hafifçe titreyen imgeler çok çabuk birbirine eklendiği için bize süreklilik duygusu mu verirler?") İnsanları başarıyla çizebilmek için onların gerçekliğine inanmak gerekir, oysa ben inanmıyordum.
Sayfa 229
Reklam
Ama ne de olsa zaman çok güçlüdür, insanın yaşının da bütün duyguların üzerinde, onları değersiz kılan tuhaf bir kudreti vardır. Ölümün yaklaştığını hissederiz, kara gölgesi yolumuza düşer, nesneler daha az parlak görünür, insanın içteki duyularına işlemezler, tehlikeli güçleri epey zayıflar.
Bir hayat çok kontrollü olduğu zaman, geriye kontrol edilemeyecek kadar az bir hayat kalacaktır.
Jüpiterle birlikte gaz devleri başlıyor
❝ Mars gezegenini geçince, başka bir rejime girmiş oluruz, Jüpiter gezegeniyle öteki dev gezegenlerin rejimine. Bunlar kocaman dünyalardır. Çoğunlukla hidrojen ve helyumdan oluşurlar. Metan, amonyak ve su gibi hidrojen açısından zengin gazlardan az miktarlarda bulunur bu gezegenlerde. Buralarda, yani Jüpiter'de ve Jüpiter ailesinin gezegenlerinde katı yüzeyler yoktur. Yalnızca atmosfer ve rengarenk bulutlar görülür. Bunlar yerküremiz gibi ufak tefek gezegencikler değildirler. Jüpiter'e dünyamız gibi bin tane gezegen sığar. Jüpiter'in atmosferine bir kornet ya da asteroit düşerse, bir krater açmasını beklememeliyiz. Bulutlar arasında parçalanıp gider. Bununla birlikte dış Güneş sisteminde de birçok milyar yıl öncesine ait çarpmaların yer aldığını biliyoruz. Çünkü Jüpiter'in bir düzineden çok Ay'ı vardır ki, bunlardan 5'ini Voyager adlı uzay aracı yakından inceledi. Burada da geçmiş felaketlerin izlerini görmek mümkün. Güneş sisteminin tümü incelenebildiğinde, her dokuz gezegende de Merkür' den Pluton'a kadarki dünyalarda, çarpışmadan ötürü felaketlerin yer aldığını göreceğiz. Aynı zamanda bu gezegenlerin Ay'larında, kometlerinde ve asteroitlerinde de aynı felaket izlerini gözleyebileceğiz. ❞
Ömür kısa, meşguliyet çok, boş zaman az, ameller ku­surlu, Allah yaptıklarımızı hakkıyle bilmektedir.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.