Bir söz düşünün ki aynı kişiye söylüyorsun birisi için dua diğeri için beddua olsun.
"Allah kendin gibi kişilerle karşılaştırsın" derim insanlara.
Çok iyi söz çokk.
Tedavinin popüler imgelemde edebiyat üzerinden de karanlık bir şöhreti vardır: Ken Kesey'nin Guguk Kuşu adlı romanında bir işkence yöntemi olarak kullanılan EKT, Sylvia Plath'ın Cam Fanus adlı yapıtında kimi zaman dehşet verici (ilgisiz bir doktor tarafından uygulandığında) kimi zamansa transandantal (daha şefkatli biri tarafından uygulandığında) özellik gösterir. Plath için EKT hem kutsaldır hem de kutsallığı bozar; hem cezadır hem de kefaret.* EKT ile ilgili edebiyattaki olumsuz anlatılarda, yönteme maruz kalan kişiye tedavi sırasında sakinleştirici ve anestezi uygulanmamış olması dikkat çekicidir. Çağdaş uygulamada EKT çoğu hasta için daha selim bir yöntemdir.
"Size, onun, geçilmesi baştan aşağı imkansız bir insan olduğunu söylemeliyim, kelimenin tam anlamı ile imkansız. Eğer önceden uyarılırsanız önlem alma imkanınız olacaktır. "
"Çokk düşüncelisiniz madam. "
Bak kizanim, kymetlim adamim, söyledim ya in-
san yola girince cesitli häller yasar, bazen de senin gibi kendisini yerden yere vurur, olur böyle seyler. Hal nigin vardir, gegmek icint Birt gider, digeri geli, böyle bilecek-sin. Simdii, insan kendi küçüklügünü bilmeli, ama yalniz
Allah in kargisinda. O Sevgilinin ayn zamanda bizleri, mahluklarn en serelisi olarak yartigini da unutma. Eh,
yaratilmiglarn en şereflisiysek abe bizim calisip çabalayıp bu payeye layık olmamız lazım. Bu is kizanum, ken-dine kizmakla, elaleme kizmakla onaz. Valniz ve valniz
bilgi ve sevgi ile olur. Abe çokk kötü bir yere çökmüş oturuyorsun. Kaldır kendini ayaga, silen, halini at uzerin-den, at ki yen i haller sende yerleşecek boşluk bulsun
Eğer teleskopunuz varsa Samanyolunu izlemekten asla sıkılmazsınız. Baktığınız her yerde yıldız kümeleri ve yeni yıldızların "doğumevleri" olan gaz bulutsuları görebilirsiniz. Ama kasaba ve şehirden uzakta, yapay ışıkların manzaranızı kirletmediği karanlık bir yerde olmanız gerekir.
İşvesi, cilvesi fakir fukaraya bile tatlı gelen
(Tanrıca İnana)
Eğlencelere ve meyhanelere neşe getiren, yatak odasına keyif veren fahişe
Açları, fukarayı besleyen
Ay Tanrısı Suen'in kızı İnana
Bir istiridye, yanındaki başka bir istiridyeye, "Çokk acı çekiyorum, içimde dayanılmaz bir ağrı var, tahammül edemiyorum" demiş Öbürü halinden memnun ve umursamaz bir şekilde şu cevabı vermiş:"Denizlere şükürler olsun, ne ağrım ne sızım var, hem içim hem dışım o kadar sağlıklı ki!" O sırada yanlarından geçen ve bu konuşmaya kulak misafiri olan yengeç umursamaz istiridye'ye dönerek şunu söylemiş, "Dostunun ağrısı taşıdığı muhteşem İnci sebebiyledir".