Sabırsızlıkla beklediğimiz şeyler umduğumuz kadar iyi çıkmayabilir ama aynı zamanda deli gibi korktuğumuz şeyler de zannettiğimiz kadar korkunç olmayabilir.
Her şeyi bilmemekte bir sorun yok. Her şeyi bilmemek ya da en azından her şeyi bildiğimizi zannetmemek daha iyi ve daha akıllıca olabilir çünkü kalıplaşmış düşünce tarzlarından ancak bu sayede biraz olsun uzaklaşabiliriz.
İnsanları çekincesizce sevmeyi, sahici olmayı, çevremizdeki güzelliklerin tadını çıkarmayı, dans edip şarkılar söylemeyi isteyebiliriz. Ama biz her günümüzü hayatımızı eksilten iç sesleri dinleyerek geçiriyoruz.
Sorun, bize verilen bu biricik ve değerli hayatı nasıl yaşayacağımız sorunu. İyi görünmeye çalışarak ve koşullara karşı güçlü olduğumuz yanılsamasını yaratarak boşa mı harcayacağız yoksa tadına bakıp keyfini çıkararak kim olduğumuz gerçeğini mi keşfedeceğiz?
Zihninize her zaman güvenemezsiniz. Kimi zaman yalan söyler, oyunlar oynar ya da büyük resmi görmenizi engeller. Sizi berbat biri olduğunuza inandırabilir.