Babam cumartesi sabahı üç kutu ilaç içmiş. Oysa akşam yemeğinde sakallarından akıta akıta çorba içiyordu. Biz üç kardeş akşam yemeğinden birkaç saat önce birbirimizden kurtulmayı hayal ederek oturmuş çay kahve içiyorduk. Bazen yirmi dört saate gereğinden fazla şey sığıyor.
Bahar ne de güzel geldi. Bayram da geçti. İnsanlık yerinde saysa da, hayat bir şekilde yolumuzu bulduruyor bize. Yörükoğlu'nun başka bir kitabında geçer: "İyiydim. Baharın ikindi vakti nasılsa öyle serindim." Bir bahar serinliği gelsin yüreğinize sevgili okur. Çiçek gibi bir gün dileriz, iyi olduğumuz ve iyi kalabildiğimiz. Var
Ne vakit hoşumuza gitmeyen şeyler olsa, kendimizi avuturuz: Bu yolu ben seçtim, yapacak bir şey yoktu, hayırlısı böyleymiş. Ne tuhaf.
Yerdeniz Büyücüsü 'nü hatırlayın: "Bütün hayatımızı, aslında yapmaktan başka çaremiz olmayan şeyleri rızamızla seçmeyi öğrenmekle geçiriyoruz." Her daim bir çare vardır sevgili okur. Dün de geç değildi, bugün
Bir odyssey uzun, tipki Odysseus'un Truva'dan vatanına dönüşünde olduğu gibi çoğu kez zorlu ve maceralarla dolu bir seyahattir.
Ani ve olağanüstü korkuyu ifade eden panik sözcüğünün kökeni Pan tanrısına uzanır. Savaşta Pan korkunç bir çığlık atarak düşmanına dehşet saçardı.
Arachnid bir örümcektir. Bu sözcük Athena'yı bir dokuma
Guebwiller'den Bay Bourcart şöyle söylemişti:
"Günde on iki saat çalışma aşırıdır, on bir saate çekilmeli; cumartesi günleriyse saat ikide paydos edilmelidir. İlk bakışta masraflı gibi görünse de, bu ölçütün benimsenmesini önerebilirim. Sanayi kuruluşlarımızda bunu dört yıldır denedik ve başarılı sonuçlar aldık; ortalama üretim düşmekten ziyade, artışa geçti."