Kitap, Eski Bizans İmparatorluğu’nun kalıntıları üzerine inşa edilen Konstantiniyye Oteli’nin açılışıyla başlıyor. Büyük bir davetle açılan otelin masalarında birbirinden farklı kişiler ve ünlü simalar yer alıyor. En itibarlı insanlar ilk masadadır. Her masada farklı hayatlar ve fikirler var. Sayı arttıkça itibar kaybı, ego ve kıskançlık ortaya çıkar. Sayı küçüldükçe yukarıdan bakar ve kendini beğenmişlik artar.
Zülfü Livaneli bu romanda tüm bu tabloları gezerek insanları tek tek inceliyor ve hikâyelerini anlatıyor. Otelin patronunun ailesi, patronun karısının yaşadıkları, bir müteahhitin ne yaptığı, profesörlerin fikirleri ve hayatı, bir yazar adayının intikamı o kadar yüksek ki, onu bir yazar haline getirebilecek kadar çok hikâye okuduk. Katil. Yazar, masaların yanı sıra bu masalarda hizmet veren garsonların ve güvenlik görevlilerinin hikâyelerine de değiniyor.
Güncel konulardan da alıntılar yapan ve olaylara mükemmel göndermeler yapan Zülfü Livaneli, seyahat olayları, Güneydoğu’daki olaylar, İstanbul’daki rant kavgaları gibi konularla geçmiş zamanı karşılaştırıyor ve İstanbul’u anlatıyor. Romandaki öykülerden biri de İstanbul hayvanlarının vaat edildiği bölümdür. Burada İstanbul’da yaşayarak çektikleri acıların hayvanların ağzından anlatıldığı hayvanların hikâyesini okuyoruz.