Dilek BULUT

Dilek BULUT
@dbulut14
Öğretmen
18 reader point
Joined on October 2022
Ben dünyaya birileri beni bir şeylere zorlasın diye gelmedim. Kendi üslubumla nefes alacağım.
Reklam
Bizim geleneğimizin büyük yıldızları kendilerini dünyaya kapatarak yükselmediler. Filozoflarımız kadim Yunan'ı, Hint'i, Mısır'ı, İran'ı okudu. Şairlerimiz İslam öncesi şairleri okudu. Mimarlarımız Bizans mimarisini inceledi, Hint ve İran mimarisinden de esintiler aldı. Fukahâmız Roma hukuk sistemini okudu. Matematikçilerimiz sıfır sayısını geliştirirken "Hintliler bu işi nasıl yapmış?" diye baktılar. En meşhur hikâyelerimizden Kelile ve Dimne, Hindistan'dan geldi ama biz alıp onu öyle bir dönüştürdük ki bize ait ama aynı zamanda evrensel olan bambaşka bir hikâye diline döndü. Binbir Gece Masalları nerede başladı, nerede bitiyor? Şehrâzâd neredeydi, Şehriyâr kimdi? Hindistan'a ve Çin'e hükmeden iki kardeşin hikâyesi bize geldi, bambaşka bir düzeye yükseldi. Kısacası bizden öncekilerin ortaya koyduğu tüm iyileri aldık, temellük ettik, ona kendimizden bir şeyler kattık ve onu tekrar dünya mirasının bir parçası hâline getirdik.
Biz muazzam bir hazinenin önünde tembel tembel oturuyoruz. Kapısını açıp içine bir girsek neler neler çıkacak karşımıza, biz bile hayret edeceğiz! Kendimize güvenimiz, ecdada saygımız, onden gidenlere sevgimiz artacak. Kendimizi de dünyayı da daha iyi tanıyacağız. Dünyaya açılmaktan, yetmiş bin âleme seyr ü sefer eylemekten korkmayacağız.

Reader Follow Recommendations

See All
İyi bir flanör, disiplinli olmakla özgür olmak arasındaki dengeyi korumayı bilir. Hz. Mevlana bu dengeyi çok güzel kurmuş: "Biz pergel gibiyiz. Bir ayağımız din üzerinde sağlamca durur, öteki ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır." diyor. Pergelin iğnesini bir yere sabitlemezsek dağılır gideriz. O yüzden tabii ki bir istikametimiz, bir çerçevemiz olacak. Zira her yere gidebilen bir insan aslında hiçbir yere gidemiyordur. İnsan istikametini, menzilini bilecek. Nereye gitmek istiyorsun? Her yere gidiyorsan bir amacın, bir maksudun, bir hedefin yok demektir. Bu bir yolculuktan ziyade rüzgârın önündeki yaprak gibi oradan oraya savrulmaktır. O yüzden pergelin iğnesini doğru yere sabitlemek son derece önemli. Bu bizim için înanç ve düşünce dünyamızdır. Anadolu irfan geleneğinin büyük ve derin zenginliğidir. Pergelin iğnesini oraya sabitledikten sonra ben yeri gelir, Nietzsche'nin kapısını çalar ve Zerdüşt'ün ona söylediklerini dinlerim. Yeri gelir, Heidegger'in Todtnauberg köyündeki kulübesine giderim. Onunla varlık meselesini konuşurum. Yeri gelir, Wittgenstein'la oturur, dil meselesini tartışırım. Yeri gelir, Sartre ile konuşurum. Ama bütün bunları ya- parken pergelimin iğnesini sabitlediğim yer bellidir.
Bizim geleneğimizde deizme cevap mahiyetinde eserler vardir. Vahyin ve peygamberin yardımı ve kılavuzluğu olmadan, insanın sadece kendi aklı ve muhakemesiyle dini hakikate ulaşabileceğini söyleyenlere karşı mesela İbn Tufeyl'in Hayy b. Yakzan hikâyesini ele alabiliriz. Akıl ile vahyin aynı hakikat kaynağından beslendiğini ve çatışmalarının ilkesel olarak mümkün olmadığını anlatan felsefi bir hikâyedir bu. Ama aynı zamanda insanın aklıyla bulduğu hakikatin ancak vahiyle ve peygamberle kemale ulaşabileceğini de söyler. Akıl tek başına insanı Yaratıcı'nın kapısına kadar getirir. Ondan sonrası ilahi buyrukla devam eder. Bu, aklın kabul ettiği bir sonuçtur aslında. Hakikatin kendinden daha fazla olduğunu söyleyen akıl, dogmatik davranan değil, tersine kendi fıtratına ve özüne uygun davranan akıldır. Akıl vahyi ve ilahi olanı icat, inşa ve ihata edemez ama onun hakikatini idrak ve teslim edebilir.
Reklam
Reklam
33 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.